21 Şubat 2015

Senin "Kırmızın" Ne Renk ?

Sofistler; Protagoras ve Gorgias

SofistlerAşağıdaki resimde kırmızının farklı tonlarının bulunduğu kutucuklar var. Fakat size bu kutucukları tek tek gösterseler ve "Bu ne renk?" diye sorsalar, hepsine de "kırmızı" yanıtını verirsiniz, öyle değil mi? Aldığınız kırmızı renkli bir elbiseyi sadece sözcükleri kullanarak arkadaşınıza anlatmayı deneseniz, sizin zihninizdeki "kırmızı" imgesi ile, onun zihninde beliren "kırmızı" imgesinin birbiriyle örtüştüğünden emin olabilir misiniz ? Peki gözleri görmeyen birine, kırmızıyı nasıl anlatırsınız ? Muhtemelen sizin anlattıklarınıza karşılık, görmeyen kişinin zihninde de bir kırmızı imgesi oluşacaktır. Ancak; sizin, arkadaşınızın , görmeyen kişinin zihinlerinde beliren kırmızı imgelerinin birbirleriyle aynı olup olmadığından hiçbir zaman emin olamazsınız. O halde; ne kadar zihin var ise, o kadar da kırmızı vardır, diyebilir miyiz? 



Protagpras
Senin Kırmızın Hangisi ?

Yukarıdaki soruyu Sofizm'in kurucusu (M.Ö.481-M.Ö.420) Protagoras'a sorsanız, "Ben demiştim; 'İnsan her şeyin ölçüsüdür' ", deyiverir size. Eğer haklı ise, bu durumda genel geçer tek bir doğrudan bahsedemeyiz. Ne kadar insan, o kadar doğru var, demektir. O halde felsefe tarihinin bu aşamasına kadar gördüğümüz "Doğa Filozofları"nın çabalarına ne demeli ? Hani kozmosun yasaları vardı, hani her şeyin kökeni "ana madde" idi , evren; su'dan, ateş'ten, hava'dan hatta atomdan oluşmuştu. Gerçi Herakleitos, karanlıklar arasından "Her şey akar" diye de söylemişti. Ve Protagoras O'nun sesine kulak vererek, tek bilgi kaynağımızın duyu verilerimiz olduğunu, onların da insandan insana değiştiğini, bu durumda objektif doğrular aramanın yersiz olduğunu söylüyordu. Yazları esen meltem esintisi, sizde ılık bir his uyandırırken, hasta birinde serin bir etki yaratabiliyordu. Daha; esen rüzgarın ılık mı , serin mi olduğuna dair kesin bir kanıya varamayan insanoğlu, doğanın gerçeklerini nasıl bilebilirdi ki ? Böyle düşünen Protagoras ve diğer Sofistler, sırtlarını doğaya dönerken, ilgilerini insana yönelterek, felsefeye de yeni bir istikamet kazandırmaktaydılar.

Sofistler
M.Ö.4 y.y. Atina'nın siyasi ve kültürel açıdan geliştiği bir dönemdi. Sadece soylu kesim değil, ticaret ile zenginleşen tüccar kesim de her konuda söz sahibi olmaya başlamış ve zamanla tüm beyaz ve yunan asıllı erkeklerin, devlet ve siyaset işlerine müdahil olabildiği, ilkel de olsa bir demokrasi düzeni kurulmuştu. İnsanlar çarşılarda, pazarda, meydanlarda; sitenin sorunlarını tartışıyor, öneriler getiriyor, kendi fikirlerini kabul ettirme çabası içinde çevrelerini ikna etmeye çalışıyorlardı. Halkın adaletsiz durumlar karşısında kişilere dava açma yetkisi vardı, böyle anlarda yine halka açık mahkemeler kuruluyor, bu mahkemelerde kişilerin kendilerini müdafaa etmeleri için hitabetlerinin güçlü olması gerekiyordu. İnsanların sahip oldukları eğitim, Atina'daki bu gelişimler için yetersizdi. İşte bu boşluğu "gezici öğretmenler" diye ifade edebileceğimiz Sofistler doldurdu. Bunlar para karşılığında kişilere söz söyleme, retorik sanatını öğretiyorlardı.

Aslen Abdera'lı olan Protagoras da Atina'daki bu değişimden etkilenmiş ve buraya gelerek, zengin ailelerin çocuklarına para karşılığında dersler vermeye başlamıştı, O'nu Gorgias, Hippias ve diğerleri takip etti. Asıl amaçları Atinalı gençlere sosyal ve kültürel değişimlere paralel olarak ihtiyaçları olan ve site düzeninde onları mutlu kılacak yaşam bilgisini edindirmekti. Kent kent gezerek para karşılığında "erdem" bilgisini edindirdiklerini idda eden "gezgin öğretmenler", kendilerinden sonra gelen Sokrates, Platon ve Aristoteles tarafından her ne kadar küçümsenseler de, felsefeye getirdikleri yeni bakış açısı ve Yunan aydınlanmasına olan katkıları da inkar edilemez bir gerçektir. 


Sofist
Sofistler ve Öğrencileri

Etkili nutuklar atabilmek, karşıdakini ikna edebilmek adına dil ve düşüncenin yapısını incelemişler, insanı felsefelerinin merkezine yerleştirerek, evrendeki tüm olguları insandan hareketle izah etmeye çalışmışlardır. İnsan hakikati bulmaya çabalamaz, onu yaratır, her insanın doğrusu da kendine göredir diye düşünüyorlardı. Madem ki tek bir doğru bulunamazdı, o halde insana, yaşam için gerekli pratik bilgilerin edindirilmesi yeterliydi. 


Doğa düzeni ile insan düzenini birbirinden ayıran sofistler, insanı politika yapan hayvan olarak tanımlayarak; siyaset, devlet düzeninin insana ait olduğunu,   doğada güzellik, adalet, iyilik gibi kavramların bulunmadığını, bunların insan yapımı olduğunu vurgulamışlardır. 


Gorgias
Gorgias
Aslen Sicilyalı olan (M.Ö.483- M.Ö.376) Gorgias, doğa filozoflarının "ana madde" ya da varlık arayışlarının nafile olduğunu, hiç bir şeyin bilinemeyeceğini, bilinse bile başkalarına anlatılamayacağını, meşhur önermeleri ile ifade etmeye çalışmıştır.
  1. Bilinecek bir şey yoktur.
  2. Bir şey varsa bile bilinemez.
  3. Bilinse bile başkalarına bildirilemez. 
Gorgias'a göre bir şey var ise, bu ya ezelden beri vardır ya da meydana gelmiştir. Eğer ezelden beri var ise, bu sonsuz demektir. Sonsuz olan bir şeyin de evrende yeri yoktur. Var olan, meydana gelmiş ise, onu meydana getiren de bir şeyden meydana gelmiştir ve bu da sonsuza kadar geriye götürülebilir ki bu da anlamsızdır. Bu görüşleri ile Gorgias kuşkuculuğun, bilinemezciliğin de kurucusu oluyordu. 

Dil ve anlatım üzerine çalışmaları olan filozof, asıl olanın insanları ikna etmek olduğunu, öne sürülen düşüncenin doğru ya da yanlışlığının öneminin olmadığını ileri sürmekteydi. Özetle, karşımızdaki insanı düşüncelerimize inandırmanın her yolu mubahtı. 

Peki sofistlerin Tanrı'ya dair fikirleri nasıldır ? Kendi felsefi görüşlerine paralel olarak Tanrı konusunda da bilinemezci idiler. Bu konu ile ilgili yazdığı bir kitapta Protagoras "tanrılara gelince, onların var olup olmadıklarını söyleyemem. Pek çok şey, bizi; gerçeği bilmekten alıkoyar. " demiştir. Protagoras bu görüşü ile tanrı konusunda agnostik bir tavır takınmıştır. Atinalılar'ı oldukça kızdıran bu ifade üzerine, filozofun kitapları site meydanında yakılmış ve kendisi de ölüme mahkum edilmiştir. Kararın uygulanmasına fırsat kalmadan kaçmayı başaran Protagoras, bir gemi ile Sicilya'ya gitmeye kalkışmış, gemi denizde kaybolmuştur. Muhtemelen Protagoras da denizin maviliklerinde boğulmuş olmalıdır. Kim bilir, belki bu  da Tanrı'nın filozofa bir oyunudur. 

Sofistler








Creative Commons Lisansı
Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir.Tüm Yazılar Creative Commons Al 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

3 yorum:

  1. :)) Benim favori filozofum Protagoras olmuştur hep.Sıra ne zaman ona gelecek diye bakıyordum ki,o gün bugünmüş.''İnsan her şeyin ölçüsüdür'' sözleri üzerine başka söz tanımıyorum:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle, üstelik "insanın her şeyin ölçüsü" olduğunu herkes kabullense, birbirimize karşı daha hoş görülü olacağımız da muhakkak..

      Sil
  2. İnsan hakikati bulmaya çalışmaz, onu yaratır... (mutlak doğruların olamayacağını savunan bir filozoftan "mutlak bir doğru", yada en azından realite.)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...