11 Temmuz 2020

Sana, İntahar Etmeni Emrediyorum Seneca !

(ROMALI SENECA) LUCIUS ANNAEUS SENECA

Romalı Seneca

"Sana, intihar etmeni emrediyorum Seneca." Roma İmparatoru Neron'un Genç Seneca'ya emri buydu. 

Bütün bir ömrünü ölümün ve intiharın felsefesini yaparak geçirmiş olan Roma'lı Seneca, aslında iftiraya uğramıştı. İmparator Neron'u tahttan indirmek isteyen bir grup senatörün isimleri arasında, Seneca'nın da adı geçiyordu. İftiraya uğraması umurunda değildi, ölüme ve intihara dair düşüncelerini hayata geçirmesi için belki de bu bir fırsattı.

"Bilge gerektiği kadar yaşayacak, yaşayabildiği kadar değil" diyen Seneca için intihar etmek sorun değildi de bir de ölebilseydi. Zavallı Seneca ölmek için pek çok yöntemi denemek zorunda kaldı. Yandaki resimde, etrafında öğrencileri ile damarları kesilerek kanı akıtılacak olan filozof resmedilmiş. Ama yanıldınız, Seneca bu yolla ölemedi. O'nun, ölebilmek için verdiği uğraşları ve hayata, ölüme, intihara dair ilginç düşüncelerini merak ediyor musunuz?

Stoacı filozof Lucius Annaeus Seneca'nın (M.Ö.4- M.S.65) ömrü mahkemelerde, sürgünde, devlet işleri ve felsefe ile uğraşarak geçmiştir. 41 yılında İmparator Claudius'un yeğeni Julia Livilla ile olan aşk ilişkisinden dolayı Korsika'ya sürgüne gönderilmiş ve sekiz yıl orada yaşamıştır. Daha sonra imparatorun eşi Agrippina'nın affetmesi ile Roma'ya dönen Seneca, Agrippina'nın oğlu, geleceğin imparatoru olacak olan Neron'un eğitmeni olmuş, Neron'un tahta geçmesi ile de iktidarın siyasi danışmanlığına yükselmiştir. İmparator Neron ile sekiz yıl çalıştıktan sonra bu görevinden ayrılan Seneca, 65 yılında da iftiraya uğrayarak, Neron tarafından intihar ederek ölmesi talebi ile cezalandırılmıştır.

Romalı Seneca ölmek için açlık orucuna başlamış, vücudu iyice bitap düşmüştür. Karısı Paulina, onurlu bir duruş ile Seneca'ya, O'nunla birlikte ölmek istediğini söyler. Aç kalarak ölümün uzun süreceği bellidir. Bunun üzerine bileklerini bıçak ile kesip, kanlarını akıtarak ölmeye karar verirler. Bıçak ile damarlarını lime lime ederler. Seneca'nın bedeni açlıktan öylesine güçsüz kalmıştır ki, damarlarından neredeyse hiç kan gelmez, oysaki Paulina'nın bedeni kan içindedir. Onu gören Seneca, odadan çıkmasını söyler. Seneca, damarlarını keserek ölmeyi başaramamıştır. Karısı ise intihar girişiminden haberdar olan İmparator Neron'un emri ile ölümden kurtarılmıştır. 

Aç kalarak ve damarlarını keserek ölemeyen Seneca, doktordan kendisi için zehir hazırlamasını ister. Seneca, zehri içer ama yine ölmez. Bunun üzerine içi sıcak su dolu bir küvete koyulan filozof, en nihayetinde boğularak ölür. Seneca'nın hayatının son sahnesi, ressam Manuel Dominguez Sanchez tarafından "The death of Seneca" adı ile resmedilmiştir. 

the death of seneca


ROMALI SENECA VE STOA FELSEFESİNDE İNTİHAR

Stoa Felsefesine göre insanın gerektiği zaman canına kıyması yani intihar, kötü bir olgu olarak ele alınmaz. Bilakis intihar, yaşlılığın ve bedensel ağrıların ortaya çıkardığı acılardan bir kurtuluştur. Ancak eşlerin ve çocukların yaşamasının ise bir insanlık ödevi olduğu da vurgulanır. 

Seneca, yaşam sevincini kabul eder. Bunun, hayata tutunmamıza vesile olduğunu belirtir. Ancak yaşam sevincimiz, günün birinde ve gerektiğinde yaşamdan vazgeçebilmemize engel olacak düzeyde de olmamalıdır. Örneğin beden görevlerini yerine getiremiyor, acılar çekiyor ise, ruhu bu yükten kurtarmak gerekir. Nitekim acı çeken, acısı yüzünden ölen insanı zavallı olarak niteleyen Seneca, bilakis acıdan kurtulmak için intihar edilmesini ise uygun bulur.

Asıl yapılması gereken çok yaşamak değil, nitelikli yaşamaktır. Seksen yıl hiç bir şey yapmadan yaşamış olan kişi uzun yaşamış değil, çok yaşamış ve hatta çoktan ölmüştür. Dolayısıyla maddi hırslar peşinde koşmak da anlamsızdır. Seneca'nın insan portresi özetle şöyledir. 
  • Sürekli ölümü hatırlayan
  • Yaşama ilgisi sınırlı olan
  • Sahip olduğu ile yetinmeyi bilen
  • Felsefe ve erdem sayesinde iz bırakan. 

ROMALI SENECA VE STOA FELSEFESİNDE ÖLÜM

Ölüm neden var? Çünkü hayat var. Hayat olmasaydı, ölüm de olmazdı. O halde doğum gibi ölüm de bir zorunluluk olarak kabullenilmeli, hayat gibi ölüm de filozoflar tarafından sorgulanmalı, anlaşılmaya çalışılmalıdır. Stoalı filozoflar da bunun üzerine düşünmüşlerdir. 

Stoa felsefesinin özü "doğaya uygun yaşamaktır." Yaşam gibi ölüm de doğal bir olgu olduğuna göre ölümden korkmak yerine, onu doğallıkla karşılamak gerekir. Seneca Teselliler adlı kitabında bu durumu şöyle ifade eder:
"Bütün bir ömür, ölüme yürüyüşten başka bir şey değildir. Ve ölümü yüreklilikle kabul eden insan, Bilgedir."
Stoalı filozoflar da tıpkı ilk çağ filozoflarından Herakleitos gibi evrenin tözü olarak ateşi kabul ederler. Ateşin hareketli, devingen yapısı ve evrenin logosu(aklı) olduğu konusunda hem fikirlerdir. Ancak evrenin tek ve sonsuzluğu konusunda ayrıştıkları noktalar vardır. Stoalı'lara göre evren tektir, ebedidir, ama bu ebedi varoluş, döngüsel bir var oluştur. Yani evren doğar, büyür, gelişir, çözünür kendini oluşturan temele geri döner ve yeniden doğar. Bu döngüsel varoluş şeması ruh için de geçerlidir. Bu nedenle Stoalı'lara göre ruh ölümsüz değildir. Ruhun ölümsüzlüğü de mutlak olmayıp tıpkı evrenin döngüsel zaman bakımından tekrarlanan yapısı içerisinde değerlendirilmelidir. 

Seneca'ya göre doğanın bir düzeni vardır. Bu düzeni sağlayan da Tanrı'dır. Ama yukarıda sözü edildiği üzere her şey doğar, büyür, gelişir  ve söner yani doğa eşit olmayan aralıklarla her şeyi aynı amaca doğru yollar. İşte doğadaki bu çözünümün, insanlar için karşılığı ölümdür. 

Seneca felsefesinde evren etken ve edilgen olmak üzere iki ilkeye dayanır. Etken olan, evrene içkin olan akıl, yani Tanrıdır. Edilgen olan ise maddedir. Ancak bu durum, doğanın düalist bir yapıda olduğu anlamına gelmez. Ruh ve madde aynı varlığın iki yüzü gibidir. Var olmak ile cisim olmak aynı anlama geldiği gibi, ruh da çevresi kaba bir cisim ile sarılmış, ince bir cisimdir. Ruhun ölümsüzlüğünü kabul etmeyen Seneca, bilgelerin ruhlarının ise bedenlerinin ölümünden sonra bir süre daha yaşamaya devam ettiklerini kabul eder. Ancak bu anlamda da bilgenin ruhu mutlak ölümsüz değildir. Evrenin döngüsel ebediliği içinde, diğer şeyler gibi evrensel yanma ile son bulacaktır. Mutlak ölümsüz olan ise sadece Tanrıdır. Ölüm, ruh ile bedenin ayrılmasıdır. Ve ruh, Tanrının evreni yeniden yaratmasına kadar var olacaktır.

Seneca'ya göre Tanrı'nın da değiştiremeyeceği tek şey yazgıdır. Dolayısıyla, hastalık, işkence gibi kötülükler, Tanrı'nın bile değiştiremeyeceği, kaderin yazgılarıdır. Kötülük her ne kadar istenmeyecek olsa da kadere boyun eğmek gerekir. Bu durum da ölüm de bir yazgıdır. Dolayısıyla Seneca ölümün bu anlamda herkese karşı eşit ve adil olduğunu belirtir.
"Herkes ölüme yazgılıdır. Her şey eninde sonunda doğa tarafından çağırılacak ve gömülecek. Merak edilen nasıl olacağı değil, hangi gün olacağı. Oysa er ya da geç aynı noktaya varılacak."
O nedenle ölümü ertelensin diye yalvaran insan, Seneca'ya göre zavallı bir budaladır. Buna karşılık Seneca ölümden korkmamızı da haklı bulur. İnsanoğlunu bilinmezliklerin korkutmasının doğal olduğunu ve ölümün de bir anlamda karanlığa yürüyüş olduğunu ifade eder. Bu durumda yapılması gereken ruhumuzu ölüme hazırlamaktır. Ölüm, Tanrının belirlediği bir zamanda gerçekleşecektir ve bunu değiştirme gücümüz yoktur.
"Tabiat sevdiklerimizi ödünç vermiştir ve zamanı gelince geri alır."
Ölüm korkusunu nasıl yeneceğimizin reçetesini de veren Seneca bunun, felsefe ile mümkün olacağını söyler. Felsefe, ölüm karşısında bu dünyayı daha iyi bırakıp gitmemize yardımcı olacaktır. Felsefi açıdan yaşamın niceliği değil, niteliği önemlidir. Yani uzun ama boş bir yaşama karşın, kısa ama dolu dolu bir hayat tercih edilmelidir. 

Lucius Annaeus Seneca

Kaynakça: Andrew Shaffer"Aşkta Kaybeden Büyük Filozoflar" Ed.Onur Kaya,Doğuş Grubu NTV Yayıncılık, Aralık 2012
Fatma Zehra Pattabanoğlu, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2015/2,
sayı:22, s 137-158.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...