Pythagoras
İnsan nasıl bilir? Görerek, duyarak, dokunarak elde ettiği verileri beyninde işleyerek mi bilgiyi yaratır? Duyularımız olmasa, bilgi sahibi olamaz mıydık? Eğer bilgi, duyularımıza bağlı ise, iki çarpı ikinin dört ettiğine dair bilgimiz, hangi duyu organımızın verisine bağlı?
Matematik ile derinlemesine ilgilenmiş olan Pythagoras'ın duyu verilerinin dışında, sezgiye dayalı ya da aklın gücü ile de bilgi edinilebildiğini fark etmemiş olması imkansız. Bunu fark eder etmez de, görünür evrenin ötesinde saklı uyumun yasasını akıl gücü ve sezgi ile sayılarda bulma gayretine girişmiştir, muhtemelen.
Pisagor (M.Ö.571-M.Ö.495) Batı Anadolu'nun Milet şehri açıklarında Samos adasında doğmuştur. Kimi kaynaklara göre Thales, kimine göre Anaksimandros'tan dersler aldığı söylenir. Matematik konusundaki yeteneğini fark eden Thales'in yönlendirmesiyle Mısır'a gitmiştir.
Miletli Doğa Filozofları bilindiği gibi, her şeyin kaynağını oluşturan ana maddeyi doğanın içinde aramış, doğayı gözlemleyerek bazı sonuçlara varmışlardı. Pisagor, Milet okulundan edindiği bu bilgilerden sonra Mısır'da ve Babil'de bulunmuş, bu yörelerde matematik, müzik ve bir takım ruhani ritüeller ile karşılaşmış hatta dini eğitimlerden geçmişti.
Doğa bilimleri, matematik, müzik ve mistik eğitimler ile yoğrulmuş halde, Güney İtalya'ya Kroton'a geldi. Kroton'un ilginç bir özelliği vardı. Hatırlarsanız, Felsefe'nin doğumundan önce bir takım mitolojik inanışların olduğunu ve hayatın bu inanışlara göre düzenlendiğini belirtmiştim, bu mitolojik inanışlardan biri de Dionysos-Orpheus öğretisi idi ve bu Güney İtalya'da kabul görüyordu. Özetle Pisagor almış olduğu eğitime uygun bir ortamı bulmuş ve yarı ilmi yarı dini nitelikli okulunu burada kurmuştur.
Tarikat okulu mahiyetindeki bu kurumda öğrenciler; matematikçiler ve dinleyiciler diye iki gruba ayrılıyordu. Önce dinleyiciler grubuna kabul ediliyor, uzun eğitimler ve sınavlar sonucunda başarılı olanlar matematikçiler grubuna geçebiliyordu. Bu kurumda edinilen bilgilerin dışarıya sızdırılması yasaktı, bu nedenle bu ortamın bilgilerine dair elimizde çok güçlü veriler yok ne yazık ki.
Tarikatın belli yaşam ritüelleri mevcuttu. Dionysos-Orpheus öğretisinden hatırlanacağı gibi bu tarikat da ruh göçüne inanmaktaydı. Ruhun bedende hapis olduğuna, ölüm ile bir başka insan ya da hayvan bedenine geçtiğine ve bunun bir döngü olarak devam ettiğine, ruhun bu döngüden kurtulup özgürleşmesinin tek yolunun ise bilgi ile mümkün olacağına inanıyorlardı. Bundan dolayı Pisagor kendisinin bilge değil, bilgiyi bilgeliği sever anlamında filozof olduğunu söylüyordu ki, böylece filozof terimini ilk kez kullanan kişi de kendisi oluyordu.
Tarikat üyeleri sessizliği önemsiyor, söyleyecek sözü olmayanın konuşmaması gerektiğini düşünüyorlardı. Ruh göçü inanışıyla, bir tanıdıklarına ait olabileceği endişesiyle, hayvan eti yemezler, mal mülk sahibi de olmazlardı. Pisagor'un daha sonra fasulye yemeyi de yasakladığı söylenir. Tabi bu kurallar okulun matematikçi grubu için geçerliydi, dinleyiciler mal sahibi de olabilir, et de yiyebilirlerdi.
Pisagorculuk'da felsefe ile mitolojinin birbiri ile yoğrulduğunu görmekteyiz, ancak Pisagor Okulu salt mistik öğretiler ile yetinmemiş matematik, gök bilimler, müzik ile de ilgilenerek, felsefenin gün yüzüne çıkması için gereken alanı yaratmıştır.
Pisagor felsefesinde hem Miletli Doğa filozoflarının hem de doğuda edindiği matematik ve mistik öğretilerinin etkisi vardır. O her şeyin ana nedenini sonsuz ve sınırsız hava ile, sonlu ve sınırlı olan ateşin birleşmesinde bulmuştur. Sayı; sonlu ile sonsuzun birleşmesinden oluşmuştur ve her şey sayılardan meydana gelir demiştir. Burada Pisagor'un sayı ile ifade ettiğinin, her şeyin kökeninde sayılar ile belirtilebilen kaideler olduğu anlamında mı yoksa sayıları madde olarak mı gördüğü belirsizdir. Sayı aynı zamanda geometrik anlamında kullanılmaktadır:
Bunun yanısıra müzik ile matematiğin uyumunu keşfetmişler, müzik aletlerindeki tel uzunluklarının değişmesi ile ses tonunun farklılaştığını anlamışlardır.
Pisagor'un kanımca devrim niteliğindeki ve kozmosa dair öne sürdüğü en önemli görüşüne gelince, dünyayı evrenin merkezinden almasıdır. O'na göre kozmosun merkezinde bir ateş küresi bulunmakta, dünya ve diğer gezegenler de onun etrafında dönmektedir. Üstelik dünya artık tepsi gibi olmaktan çıkıp, yuvarlak olmuştur. Ancak bu görüşler o dönem oldukça tepki ile karşılaşmış, daha sonra gelen düşünürler, dünyayı evrenin merkezine yerleştirmedeki inatlarını sürdürmüşlerdir.
Böylesine çok yönlü biri olan Pythagoras'ın siyaset konusunda da fikirlerinin olması şaşırtıcı değildir. O yöneticilerin liyakata göre göreve gelmeleri gerektiğini belirtmiş, yönetici olmak isteyenlerin eğitimden geçmelerini, başarılı olan, teorik bilgilerini pratikte uygulama yeteneğini gösterecek olanların yönetici olmalarını, diğerlerinin ticarete yönlendirilmeleri gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca yöneticilerin sınırlı ve belirli bir maaşlarının olmasını, mal sahibi olmamaları gerektiğini ve evlenmemeleri gerektiğini de eklemiştir.
Zamanla oldukça geniş kitleleri etkisi altına alan Pisagorculuk, dönemin iktidarlarınca sakıncalı bulunmuş, galeyana gelen bir grup tarafından Pisagor okulu yakılmıştır. Bu sırada Pisagor'un da yanarak öldüğü söylenmektedir.
Matematik ile derinlemesine ilgilenmiş olan Pythagoras'ın duyu verilerinin dışında, sezgiye dayalı ya da aklın gücü ile de bilgi edinilebildiğini fark etmemiş olması imkansız. Bunu fark eder etmez de, görünür evrenin ötesinde saklı uyumun yasasını akıl gücü ve sezgi ile sayılarda bulma gayretine girişmiştir, muhtemelen.
Pisagor (M.Ö.571-M.Ö.495) Batı Anadolu'nun Milet şehri açıklarında Samos adasında doğmuştur. Kimi kaynaklara göre Thales, kimine göre Anaksimandros'tan dersler aldığı söylenir. Matematik konusundaki yeteneğini fark eden Thales'in yönlendirmesiyle Mısır'a gitmiştir.
Miletli Doğa Filozofları bilindiği gibi, her şeyin kaynağını oluşturan ana maddeyi doğanın içinde aramış, doğayı gözlemleyerek bazı sonuçlara varmışlardı. Pisagor, Milet okulundan edindiği bu bilgilerden sonra Mısır'da ve Babil'de bulunmuş, bu yörelerde matematik, müzik ve bir takım ruhani ritüeller ile karşılaşmış hatta dini eğitimlerden geçmişti.
Doğa bilimleri, matematik, müzik ve mistik eğitimler ile yoğrulmuş halde, Güney İtalya'ya Kroton'a geldi. Kroton'un ilginç bir özelliği vardı. Hatırlarsanız, Felsefe'nin doğumundan önce bir takım mitolojik inanışların olduğunu ve hayatın bu inanışlara göre düzenlendiğini belirtmiştim, bu mitolojik inanışlardan biri de Dionysos-Orpheus öğretisi idi ve bu Güney İtalya'da kabul görüyordu. Özetle Pisagor almış olduğu eğitime uygun bir ortamı bulmuş ve yarı ilmi yarı dini nitelikli okulunu burada kurmuştur.
Tarikat okulu mahiyetindeki bu kurumda öğrenciler; matematikçiler ve dinleyiciler diye iki gruba ayrılıyordu. Önce dinleyiciler grubuna kabul ediliyor, uzun eğitimler ve sınavlar sonucunda başarılı olanlar matematikçiler grubuna geçebiliyordu. Bu kurumda edinilen bilgilerin dışarıya sızdırılması yasaktı, bu nedenle bu ortamın bilgilerine dair elimizde çok güçlü veriler yok ne yazık ki.
Tarikatın belli yaşam ritüelleri mevcuttu. Dionysos-Orpheus öğretisinden hatırlanacağı gibi bu tarikat da ruh göçüne inanmaktaydı. Ruhun bedende hapis olduğuna, ölüm ile bir başka insan ya da hayvan bedenine geçtiğine ve bunun bir döngü olarak devam ettiğine, ruhun bu döngüden kurtulup özgürleşmesinin tek yolunun ise bilgi ile mümkün olacağına inanıyorlardı. Bundan dolayı Pisagor kendisinin bilge değil, bilgiyi bilgeliği sever anlamında filozof olduğunu söylüyordu ki, böylece filozof terimini ilk kez kullanan kişi de kendisi oluyordu.
Tarikat üyeleri sessizliği önemsiyor, söyleyecek sözü olmayanın konuşmaması gerektiğini düşünüyorlardı. Ruh göçü inanışıyla, bir tanıdıklarına ait olabileceği endişesiyle, hayvan eti yemezler, mal mülk sahibi de olmazlardı. Pisagor'un daha sonra fasulye yemeyi de yasakladığı söylenir. Tabi bu kurallar okulun matematikçi grubu için geçerliydi, dinleyiciler mal sahibi de olabilir, et de yiyebilirlerdi.
Pisagorculuk'da felsefe ile mitolojinin birbiri ile yoğrulduğunu görmekteyiz, ancak Pisagor Okulu salt mistik öğretiler ile yetinmemiş matematik, gök bilimler, müzik ile de ilgilenerek, felsefenin gün yüzüne çıkması için gereken alanı yaratmıştır.
Pisagor felsefesinde hem Miletli Doğa filozoflarının hem de doğuda edindiği matematik ve mistik öğretilerinin etkisi vardır. O her şeyin ana nedenini sonsuz ve sınırsız hava ile, sonlu ve sınırlı olan ateşin birleşmesinde bulmuştur. Sayı; sonlu ile sonsuzun birleşmesinden oluşmuştur ve her şey sayılardan meydana gelir demiştir. Burada Pisagor'un sayı ile ifade ettiğinin, her şeyin kökeninde sayılar ile belirtilebilen kaideler olduğu anlamında mı yoksa sayıları madde olarak mı gördüğü belirsizdir. Sayı aynı zamanda geometrik anlamında kullanılmaktadır:
- 1-Noktayı
- 2-Doğruyu
- 3-Üçgeni belirler
Bunun yanısıra müzik ile matematiğin uyumunu keşfetmişler, müzik aletlerindeki tel uzunluklarının değişmesi ile ses tonunun farklılaştığını anlamışlardır.
Pisagor'un kanımca devrim niteliğindeki ve kozmosa dair öne sürdüğü en önemli görüşüne gelince, dünyayı evrenin merkezinden almasıdır. O'na göre kozmosun merkezinde bir ateş küresi bulunmakta, dünya ve diğer gezegenler de onun etrafında dönmektedir. Üstelik dünya artık tepsi gibi olmaktan çıkıp, yuvarlak olmuştur. Ancak bu görüşler o dönem oldukça tepki ile karşılaşmış, daha sonra gelen düşünürler, dünyayı evrenin merkezine yerleştirmedeki inatlarını sürdürmüşlerdir.
Böylesine çok yönlü biri olan Pythagoras'ın siyaset konusunda da fikirlerinin olması şaşırtıcı değildir. O yöneticilerin liyakata göre göreve gelmeleri gerektiğini belirtmiş, yönetici olmak isteyenlerin eğitimden geçmelerini, başarılı olan, teorik bilgilerini pratikte uygulama yeteneğini gösterecek olanların yönetici olmalarını, diğerlerinin ticarete yönlendirilmeleri gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca yöneticilerin sınırlı ve belirli bir maaşlarının olmasını, mal sahibi olmamaları gerektiğini ve evlenmemeleri gerektiğini de eklemiştir.
Zamanla oldukça geniş kitleleri etkisi altına alan Pisagorculuk, dönemin iktidarlarınca sakıncalı bulunmuş, galeyana gelen bir grup tarafından Pisagor okulu yakılmıştır. Bu sırada Pisagor'un da yanarak öldüğü söylenmektedir.
Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir.Tüm Yazılar Creative Commons Al 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
ya susmak, yada susmaktan daha kıymetli bir söz söylemek gerekir...
YanıtlaSilSayın,
YanıtlaSilPisegor ile ilgili yazıyı, kaynak göstererek yazmakta olduğum MEDENİYET VE PEDAGOJİ TARİHİ adlı kitabıma almak istiyorum.
Bilginizi ve izninizi rica ederim. Saygılarımla.
Dr. Nusret Alperen
nusretalperen1944@gmail.com
Gayet güzel bi anlatımı.
YanıtlaSil