Jacques Louis David Anısına...
Gerçekte ne zaman ölür insan?
Son nefesini verdiği anda mı?
Geride ismini anacak kimse kalmadığında mı?
Ölümünün üzerinden iki bin yıl geçtikten sonra ölüm hikayesi resmedilen bir filozofun tablosuna "Sokrates'in Ölümü" adını vermek ne kadar doğru? Kanımca bu resmin adı "Ölümsüz Sokrates" olmalı. Peki ya bizler! Kitapları, dergileri, internet sitelerini süsleyen bu resme dair ne biliyoruz ?
Gelin öncelikle hepimizin yakından bildiği o hikayeyi anımsayarak başlayalım. M.Ö. 330 'lu yıllar, Atina sokaklarında gezen Sokrates; kalıplaşmış ahlaki kurallara, geleneklere, dini inanışlara dair halka sorular sormakta; onların ön yargılarını yıkarak düşünmelerini, yargılamalarını ve böylelikle doğru düşünceye ulaşmalarını sağlamaya çabalamaktadır.
Sokrates'in bu çabası bir kısım halk ve idareciler arasında hoşnutsuzluğa sebep olunca, yargılanmasına karar verilir. Filozofun suçları büyüktür; ibadet etmemekte, dine yenilikler getirmekte ve gençlerin ahlakını bozmaktadır.
Sokrates'e mahkemede iki seçenek sunulur, ya düşüncelerinden vazgeçtiğini söyleyecek ve karşılığında hayatı bağışlanacaktır ya da baldıran zehiri içirilerek öldürülecektir. Bunun üzerine Sokrates korkusuzca şöyle der:
"Soluk aldığım ve aklım başımda olduğu sürece felsefeyle uğraşmaktan, size öğütler vermekten ve tanıdığım herkese doğruyu anlatmaktan asla vazgeçmeyeceğim ... Evet baylar ... beni beraat ettirseniz de ettirmeseniz de, yüz kere ölmem gerekse bile bilin ki davranışlarımı değiştirmeyeceğim."
Sonuçta Sokrates ölüme mahkum edilmiş, baldıran zehirini korkusuzca içerek ölümsüzlük yolculuğuna uğurlanmıştır.
Aradan 2000 yıldan fazla bir zaman geçer; 1787 yılı; Fransız İhtilalinin iki yıl öncesi; Aydınlanma düşüncesinin kök salmaya başladığı, halkın; kral ve saraydan, Hristiyan Kilisesinin hurafeleri altında ezilmekten hoşnutsuz olduğu bir dönemdir. İhtilalin destekçileri arasında, Fransız Ressam Jacques Louis David de vardır.
Jacgues Louis David'in hayat hikayesi oldukça trajiktir. Sokrates'in babası nasıl ki taş ustasıydı, Jacques Louis David'in babası da demir ustasıdır. Çocuk yaşta babasını bir düelloda kaybeder ressam, amcaları tarafından büyütülür ve resme olan yeteneğinden dolayı bu yönde eğitim alıp ressam olur. Babasının kaderi sanki O'nu da takip etmişcesine, O da bir düelloya katılır. Bu düelloda yüzüne aldığı bir darbe nedeniyle, yanağı ve dudağı şişer, bu nedenle kendisine "Şiş Dudak David" lakabı takılır. Daha da kötüsü konuşması zor anlaşılır bir hale gelmiştir, ancak çok yakınındakiler sözcüklerini anlayabilmektedir.Tüm bu olumsuzluklara rağmen Jacques Lois David dili yerine , tuvali ve renkleriyle kendini ifade etmeyi başarır.
Jacgues Louis David'in hayat hikayesi oldukça trajiktir. Sokrates'in babası nasıl ki taş ustasıydı, Jacques Louis David'in babası da demir ustasıdır. Çocuk yaşta babasını bir düelloda kaybeder ressam, amcaları tarafından büyütülür ve resme olan yeteneğinden dolayı bu yönde eğitim alıp ressam olur. Babasının kaderi sanki O'nu da takip etmişcesine, O da bir düelloya katılır. Bu düelloda yüzüne aldığı bir darbe nedeniyle, yanağı ve dudağı şişer, bu nedenle kendisine "Şiş Dudak David" lakabı takılır. Daha da kötüsü konuşması zor anlaşılır bir hale gelmiştir, ancak çok yakınındakiler sözcüklerini anlayabilmektedir.Tüm bu olumsuzluklara rağmen Jacques Lois David dili yerine , tuvali ve renkleriyle kendini ifade etmeyi başarır.
Fransız ihtilali öncesi, halka ihtiyacı olan cesareti vermek, saraya, kiliseye karşı duyulan tepkileri ifade etmek için, Sokrates'in ölüm karşısında bile düşüncelerinden taviz vermeyen güçlü duruşunun resme taşınabileceği fikri ilk kez Diderot tarafından ortaya atılır ve bu konuda kendisine teklif gelen Jacques Lois David, zaten ihtilalin büyük destekçisi de olarak heyecanla bu tabloyu hayata geçirir.
Şimdi de tablodaki detayları inceleyelim:
Sokrates'in baldıran zehirini içmesinden kısa bir süre öncesine aittir tablo. Sokrates yatağın içinde oturmakta, bir eli ile baldıran zehirine uzanırken, diğer eli ile yukarısını işaret ederek, ölüm karşısındaki kayıtsızlığını,ölüme giderken dahi çevresindekiler ile felsefe yapmaya devam eden duruşunu sergilemektedir. Bedenininde kaslı, güçlü resmedilmesi bu görüşü destekler niteliktedir.
Platon'dan edindiğimiz bilgilere göre, Sokrates ölüm anını beklerken dahi öylesine umarsız ve korkusuzdur ki, zindanda arp çalarak yeni notalar ile müzik yapmaya devam etmiştir. Bu bilgiden esinlenen Jacques Lois David, Sokrates'in ayak ucuna arp yerleştirmiştir.
Sokrates'e zehiri uzatan müridi ya da öğrencisi, yaptığından hem utanç hem de üzüntü duymakta, Sokrates'in yüzüne dahi bakamamaktadır.
Sokrates'in hemen yanı başında en yakın dostu Kriton oturmaktadır. Kriton filozofun yüzüne dikkatlice bakarken, bir eliyle dizine dokunmakta, sanki O'nu ölüm yolculuğundan geri döndürmeyi ummaktadır.
Yine filozofun yatağının arkasında diğer öğrencileri, şaşkınlık ve üzüntü içinde perişan halde resmedilmişlerdir.
Zindanın gerilerinde içeriye doğru uzanan koridorun sonunda Sokrates'in karısı gardiyanlar eşliğinde zindandan çıkartılırken, üzgün ve filozofa son kez el sallayıp veda eder haliyle tabloda yerini almıştır.
Ve Sokrates'in ayak ucunda oturan Platon. Üzgün, yıkık bir halde resme yansırken, hemen oturduğu iskemlesinin yanında tomarla kağıtlar ve kalem çizilmiştir. "Sokrates'in Savunması" başta olmak üzere eserlerinde her daim filozofu anarak O'nu düşünce dünyasından, yazı dünyasına aksettiren Platon'un kalem ve kağıt tomarları ile resmedilmesi dikkate değerdir.
Peki bu tablo şimdi nerede ? New York Metropolitan müzesinde, olur da yolunuz düşerse, görmeyi ihmal etmeyin...
Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir.Tüm Yazılar Creative Commons Al 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Yazınız çok güzeldi bilgi sahibi olduk ama yazınızda Şu ifadelerede yer vermek gerekiyor sokrates o zaman insanların dini düşüncesine hiç bir etki yapmamıştır savunmasındada kendisinin aynı tanrılara inandığını ifade etmiştir. Yani dinsiz olmadığını ifade etmiştir. İkincisi sokrates e mahkeme tarafından bir çok sunulmuştur. Bunlardan birisi de vatanını terketmesi ama sokrates bunu da kabul etmemiştir arkadaşlarının ve öğrencilerinin ısrarına rağmen mahkeme tarafından sunulan diğer bi unsur kefarettir ama sokrates mahkemenin belirlediği kefaleti çok yüksek bulup kefaleti kendi ödeyebileceği miktarı indirilmesini ister ama mahkeme bunu kabul etmez. Nihayetinde aldıran zehri içittirilerek idam edilmesine karar verilir.
YanıtlaSilHer zaman geçmişte yaşanan halk kahranlarının ve sisteme karşı çıkarak fikirlerini yayan ender insanlar dikkatimi çekmiştir güzel bir yazıydı TEŞEKKÜRLER
YanıtlaSilSokratesin savunmasını okumuştum. tavsiye ediyorum. Gerçekten zamanının ötesinde olan insanlar.
YanıtlaSilSokrates’in kendi doğrularının peşinden gitmesi ve suçlamalar karşısında kendinden taviz vermemesi, af dilememesi, yalvarmaması çok güçlü ve kendinden emin bir duruşu temsil ediyor. Kitabı herkese tavsiye ediyorum.
YanıtlaSilKitaptan en sevdiğim alıntı:
Kötü olduğunu kesinlikle bildiğim şeylerden uzak dururken, belki de iyi olması olanaklı bir şeyden hiçbir zaman kaçmayacak ya da korkmayacağım.
Devamını burada bulabilirsiniz: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/platon-sokratesin-savunmasi/