13 Ağustos 2020

Zihin mi Bedene, Beden mi Zihne Hükmediyor ? Yoksa...

Zihin Beden Etkileşimi Sorunu

Zihin Beden Düalizmi
Bir matematik sınavına girdiniz. Önünüzdeki kağıtta 2 X 2 = ?  gibi bir matematik sorusu var. Sorunun yanıtının 4 olduğunu zihniniz ile çözdünüz. Sonra soru işaretinin olduğu yere 4 yazmanız gerektiğini bilinçli olarak düşündünüz ve elinizi kaleme uzattınız, fiziksel hareketler ile kalemi alıp, parmaklarınız yardımı ile 4 yazdınız. 2 X 2’nin 4 olduğunu bilmek zihinsel bir süreç, nasıl oldu da beyninizdeki ilgili alanlara etki edip sizin kolunuzu, elinizi, parmaklarınızı oynatmanızı sağladı.

Tam tersi gece uyurken bulunduğunuz binada yangın çıktı. Duman kokusunu hissettiniz ve uyanınca gözleriniz alevleri gördü. Koku ve görme reseptörleri ile beyninizdeki ilgili bölgelere uyarılar giderek, alevi görmeniz ve is kokusunu hissetmeniz, bedeninize ait mekanik bir süreçti. Oradan kaçıp, dışarı çıkmanız gerektiğini düşündünüz. Bu düşünce bilinçli bir zihinsel olaydı. Bedeninizdeki fiziksel süreçler, nasıl oldu da bilinçli bir düşünceye dönüştü.

O halde artık soruyu sorabiliriz. Zihin ile beden ya da zihin ile beyin arasındaki ilişki nasıl açıklanabilir?  Bu soruyu sormadan önce yanıtlanması gereken ilk soru şudur:  Zihin ve beden birbirinden ayrı varlıklar mıdır ya da felsefi olarak soracak olursak, zihin ile beden birbirinden ayrı tözler midir? Yoksa zihin ile beden/beyin aynı şey yani aynı töz müdür? Eğer zihin ile beden birbirinden ayrı varoluşa sahipseler, aralarındaki ilişkiyi nasıl açıklayabiliriz? Yok eğer zihin bedenden yani beyinden ayrı bir varoluşa sahip değil ise beyindeki bilinçsiz nöronlar nasıl oluyor da bilinçli bir şeyi varoluşa getirebiliyor?

Şimdi birlikte bu sorulara verilen yanıtlara bakalım. Zihin beden etkileşimi sorunu, Descartes’e dayandırılmaktadır. René Descartes zihnin niteliğinin düşünme, maddenin niteliğinin ise yer kaplama olduğunu ve zihin ile beden arasında hiçbir ortak nitelik bulunmadığını ileri sürmüştür. Bunun üzerine ortak hiçbir nitelikleri olmayan zihin ve bedenin etkileşiminin nasıl olacağı sorusu gündeme gelmiştir.

Pek çok düşünür, zihin ile bedenin birbirinden ayrı birer töz oldukları fikrini kabul etmemekle birlikte, beyin süreçleri ile zihinsel durumlar arasında özdeşlik kurmak konusunda da başarılı yanıtlar bulamamışlardır. Bu çabalar sonucunda Descartes’in töz düalizmini kabul etmeyen ve bu konuda zihin beden etkileşimine farklı yanıtlar veren düşünceler ortaya çıkmıştır. Felsefede tüm bu arayışlara genel olarak “ Zihin Beden Sorunu” denilmektedir.

TÖZ DÜALİZMİ (PSİKO-FİZİKSEL ETKİLEŞİMCİLİK)

Descartes’in, madde ve zihni birbirine indirgenemeyen iki farklı töz olarak ayırması, Töz Düalizmi olarak adlandırılır. Descartes, zihin ve beden arasında nedensellik ilişkisi kurmuştur. O nedenle O'nun görüşüne psiko-fiziksel etkileşimcilik ya da sadece etkileşimcilik adı verilir. Yani zihin bedeni etkiler, bedeni harekete geçirir, ters yönlü beden de zihni etkiler ve zihinsel durumlar ortaya çıkarır. Peki bu etkileşim, karşılıklı nedensellik nasıl ve nerede olur? Descartes’in adından esinlenilerek Kartezyen Düalizm olarak da adlandırılan bu görüşün en temel özelliği zihinsel olanın bedensel olana indirgenemeyeceğidir. Yani zihin ve madde birbirinden tamamen farklı oldukları için, zihinsel olanın beynin süreçleri ya da davranış ile açıklanması da mümkün değildir.

Descartes
René DESCARTES

Töz düalizmi, zihin ve bedenin birbirine indirgenemeyeceğini kabul etmesi nedeni ile zihin ve beden arasındaki ilişkiyi açıklamakta zorlanır. Bu açıklamayı da zihin ve beden arasındaki nedensellik ilişkisi ile izah etmeye çalışır. Zihin yer kaplamayan düşünen töz, madde ise yer kaplayan düşünemeyen tözdür. Madde , doğal kanunlara bağlı olduğu için diğer madde ve durumlarla etkileşimdedir. Ancak zihin ile bedenin etkileşimi Descartes için izahı zor bir problem olmuştur. Descartes’e göre beynin merkezine yakın bir yerde kozalaksı bez denen, sinir akımı da diyebileceğimiz hayvansal ruhlar vardır.  Duyularımız dış nesnelerden etkilendiğinde bu hayvansal ruhlar harekete geçerek, çeşitli zihinsel durumlar meydana getirirler. Bu şekilde ortaya çıkan zihinsel durumlar da hayvansal ruhlar üzerinde harekete neden olup bu titreşimlerin sinir akımları ile kas ve iskelet sistemine taşınması ile beden hareketleri ortaya çıkar.

Bir örnek ile açıklarsak, eliniz ile çok sıcak bir cisme dokundunuz. Bu durum, yani fiziksel olay, derideki duyu algılarınız yolu ile beyinde kozalaksı bezde bulunan hayvansal ruhlarda titreşime neden olup, bir acı hissetmenize yani zihinsel bir duruma neden oldu. Daha sonra zihindeki acı hissi yani zihinsel durum, yine hayvansal ruhlar üzerinde etki yaratarak kas ve iskelete sirayet ederek, elinizi hızla sıcak cisimden uzaklaştırmanıza neden oldu, yani zihinsel durum bedensel duruma etki etmiş oldu.

Töz düalizminin temel sorunu şudur, zihin ve bedenin birbirini etkilediği temel bir kabuldür. Ancak töz düalizminin bu karşılıklı etkileşimi açıklaması mümkün olamamıştır. Descartes’dan sonra zihin ve bedenin nedensel olarak birbirini etkilediği fikri reddedilerek, yeni görüşler ortaya konmaya çalışılmıştır.

PSİKO-FİZİKSEL PARALELİZM

Zihinsel ve bedensel olayların birbirleri ile paralel ama etkileşim içinde olmadığını ileri süren görüştür. Bu görüşün temsilcisi Gottfried Leibnizdir.  Bu görüşe göre Descartes’in ileri sürdüğü yer kaplayan maddesel töz ile düşünen zihinsel tözün varlığı kabul edilmekle birlikte, bunların, aralarında nedenselliğe bağlı bir etkileşiminin olmadığı ileri sürülmektedir. 17.yy filozofu Leibniz tarafından ileri sürülen bu görüşe göre, fiziksel olayların fiziksel etkisi, zihinsel olayların zihinsel etkileri vardır. Ancak zihinsel olayların bedensel ya da bedensel olayların zihinsel etkileri yoktur. Zihinsel ve bedensel olaylar arasında Tanrı tarafından belirlenmiş öyle bir uyum vardır ki bizler, onlar arasında nedensel bir etkileşim olduğunu zannederiz. Bunu, saat olayı ile izah etmeye çalışır. Buna göre Tanrı zihinsel bir olaylar zincirini başlatandır, aynı şekilde yine Tanrı belirli bir saat düzeni içerisinde fiziksel olayları da başlatandır yani zihinsel ve fiziksel olaylar birbirinden ayrı iki saat gibi Tanrı tarafından belirli bir düzen içerisinde çalışırlar, bizler de buna aldanarak aralarında etkileşim var zannederiz.

zihin beden

Zihinle ilgili olaylar kendi nedensellik zinciri içerisinde, bedenle ilgili olaylarda kendi nedensellik zinciri içerisinde meydana gelir Ve bu olaylar, birbirine paralel gerçekleşir. Bu nedenle de aralarında nedensellik ilişkisi varmış gibi görülür. Örneğin sıcak bir cismi ellemek (bedensel olay) elimizi hızla çekmek (bedensel olay), elimizi sıcak cisme dokununca hissettiğimiz acı (zihinsel olay) acı hissi ile elimizi çekme arzusuna (zihinsel olaya) neden olmaktadır. Yani fiziksel olay fiziksel olayı, zihinsel olay zihinsel olayı meydana getirir. Ancak Tanrı tarafından zihin ve beden olaylarının saati düzenlenmiş yapısı ile birbirleri ile paralel gerçekleşmesi , sanki aralarında nedensellik ilişkisi var zannına neden olmaktadır.

Bu görüşü savunanlar, aralarında bağ bulunmayan zihinsel ve bedensel olayların nasıl olup da birbiri ardı sıra ortaya çıktıklarını açıklamak zorundadırlar. Bu konuda aralarındaki ilişkiyi açıklamak adına Leibniz gibi Tanrıya başvurulabilir. Tanrının zihinsel ve bedensel olaylar arasındaki düzeni sağladığı fikri ile bu sorun aşılmaya çalışılabilir. Bu durumda, kendisi zihinsel bir töz olan Tanrının, nasıl olup da fiziksel olaylara müdahale ettiğinin açıklanması gerekir.

ARANEDENCİLİK

Descartes’in zihin beden düzalizmini kabul eden bu görüş, bununla birlikte zihin ile beden arasında nedensellik ilişkisi olmadığını, zihin ve beden arasındaki etkileşimin ancak Tanrı aracılığı ile sağlanabileceğini öne sürer. Yani paralelizm görüşünü temelde kabul etmektedir. Zihin ve bedenin var olduğunu ve zihnin, bedenin var olmasına, bedenin de zihnin var olmasına etki edemeyeceğini, zihin ve bedene ait olayların birbirine paralel bir şekilde oluştuğunu ama bunların her birinin Tanrı sayesinde, Tanrı'da var olduğunu vurgular. Sıcak bir cisme eli ile dokunan birinin hissettiği acı ile elini hızla geri çekmesi Tanrı'da var olan şeylerdir. Tanrı, zihninizde bir acı duymanıza neden olduğu gibi elinizi hızla çekme hareketinin de sebebidir. Tüm bunlar Tanrı istencinin sonucudur. 

Malebranche tarafından kabul gören aranedenciliğin, Leibniz tarafından öne sürülen paralelizm ile farkı şöyledir: Leibniz, zihinsel ve bedensel olayların birbirinden bağımsız ve paralel bir şekilde meydana gelmesinde olayı başlatanın Tanrı olduğunu ama sonrasına karışmadığını söyler. Yani zihinsel ve maddi olaylar zinciri, ilk başlangıç sonrası bir nevi saatin işlemesi gibi dış müdahale harici işler. Malebranche’ye göre ise zihinsel ve bedensel olaylar birbirinden bağımsız bir şekilde meydana gelir ancak bu olayların paralel bir şekilde devamında Tanrı sürekli bir şekilde aktif rol oynar.

zihin beden etkileşimi
Nicholas MALEBRANCHE

Paralelizm ve aranedenciliğin ortak noktası, zihinsel ve bedensel olaylar arasında nedensellik ilişkisinin olmadığı yönündedir. Yani elimizi sallamak istediğimizde elimizi sallamamız sanki zihnimizdeki isteğin, maddi bedenimize yansımasının bir nedeni imiş gibi görünür. Oysaki paralelizm ve aranedenciliğie göre bunların arasında herahangi bir nedensellik ilişkisi yoktur. Bu Tanrının istemesi ile birbiri ardına gerçekleşen, birbirinden bağımsız olaylardır. Bu durum, daha ileri götürüldüğünde tüm fiziksel dünyanın bir yanılsama olduğu sonucu çıkar ki, bu idealizmdir.

İDEALİZM

Sadece zihinsel olayların var olduğunu, maddi olayların ise onları algılayan ya da düşünen bir zihin dışında varlığı olmadığını iddia eder. İdealizm, zihin ve maddeyi ayrı ayrı düşünen düalizm ile taban tabana zıttır. Ancak idealizmin fiziksel olayları tamamen yok saydığı düşünülmemelidir. İdealizm, fiziksel olayların varlığını kabul etmekle birlikte, fiziksel dünyadaki nesnelerin sadece onları algılayan, düşünen bir zihin dışında var olduklarını reddeder. Bu durumda bedenler, zihin olmadan var olmayacağına göre beden ve zihin etkileşimi sorunu da ortadan kalkmaktadır. Zira zihin ve beden arasında ne bir nedensellik ne de paralellik kurulmasına gerek yoktur.

İdealizmin en önemli temsilcisi, George Berkeley'dir. Berkeley, fiziksel nesneler hakkında tek bilgimizin, deneyimlerimiz olduğunu söyler. Ancak, deneyimler bize iki konuda bilgi vermez: Birincisi, fiziksel nesnelerin, onları algılamamızdan önce ve sonra var olup olmadıklarını bilemeyiz, ikincisi ise onların maddesel töz olduklarından emin olamayız. Biz, sadece duyumsal deneyimlerimizi bilebiliriz. Berkeley, biz algılamadığımız zamanlarda fiziksel nesnelerin, sürekli algılayan Tanrısal zihin sayesinde var olduğunu iddia etmiştir.

idealizm
George BERKELEY

Bunu şöyle bir örnek ile açıklayabiliriz. Karşınızda kırmızı renkli bir masa var. Masaya dokundunuz, sertliğini hissettiniz. Tüm bunlar duyu organlarınıza gelen iletilerin, zihninizde yer edinmesi ile oldu. Masaya sırtınızı döndüğünüzde, zihninizdeki varlığı da son bulur. Masa, siz onu algılamaz iken arkanızda hala duruyor mu? Bilemezsiniz. Demek ki madde ancak zihinde var olabilir. Ancak bu maddenin olmadığı manasında değildir. Madde sürekli olarak Tanrısal zihinde mevcuttur.

Sıcak bir cisme dokununca acı hissetmemiz, elimizi hızla çekme arzumuz ve elimizi geri çekişimiz hep, sürekli algılayan Tanrı sayesindedir.  İdealizim, fiziksel şeylerin varlığını zihinsel durumlara bağlamakla zihin beden ikilemini bertaraf eder, ama çözmüş olmaz

EPİFENOMENALİZM

Epifenomenalizm, zihinsel olayların, mekanik beyin süreçlerinin yan ürünü olduğunu ileri süren, düalist bir görüştür. Yani zihin beden arasında tek yönlü nedensellik ilişkisi vardır. Zihinsel olayların nedeni, fiziksel olaylardır.

Descartes, zihin ve beden arasındaki etkileşimcilik kuramında, zihinsel olayların fiziksel olayların nedeni olabileceğini aynı şekilde fiziksel olayların da zihinsel olayların sebebi olabileceğini söylemişti. Epifenomenalizm de ise maddesel olayların nedensel olarak bağımsız olduklarını kabul etmekte ancak zihinsel sonuçlara yol açabileceklerini de belirtmektedir. Bu görüşe göre beyinin fiziksel işleyişi zihinsel olayların nedeni olabilir ama hiçbir zihinsel olay, fiziksel durumların nedeni olamaz.  Burada nedensellik ilişkisi tek yönlü işlemektedir. Fiziksel olaylar zihinsel olaylara neden olmaktadır. Bu görüş, zihinsel olayları yok farz etmez ancak bunların mekanik işleyiş ile ortaya çıktığını iddia eder. Tipik örneğe göre fabrika bacasından çıkan duman gerçektir ancak dumanın nedeni fabrikadaki mekanik işleyiştir.

Epifenomenalizm çoğunlukla ve yanlışlıkla metaryalizm ile karıştırılır. Bunu şöyle izah edebiliriz: Eğer A ile B arasında nedensel bir ilişki var ise A, B değil, B de A değildir. Yani A ve B ayrı ayrı varlıklardır. Zihinsel olaylar, fiziksel olayların etkisi ile ortaya çıkan durumlardır.

Burada tek yönlü ilişki sorunludur. Epifenomenalizmde, fiziksel olaylar zihinsel olaylara neden olurken, zihinsel olayların hiç bir şeye etkisi yoktur. Çünkü zihinsel olaylar diğer bir zihinsel olaya neden olur ise zihinsel olayların kendi var oluşlarını kabul etmek demektir ki bu epifenomenalizme tamamen terstir çünkü zihinsel olaylar, yalnızca fiziksel olayların yan ürünüdür.

MATERYALİZM

Materyalizm ya da fizikalizm yalnızca fiziksel tözün varlığını kabul eden görüştür. Materyalistler içinn büyük sorun tüm zihinsel süreçleri fiziksel durumlar ile izah etme çabasıdır.

ZİHİN BEYİN ÖZDEŞLİĞİ KURAMI

Zihinsel durumlar ile fiziksel durumların özdeş olduğunu  belirtir. Yani zihin ile beden özdeştir. Burada sorun, zihinsel durumlar ile özdeş olan bir bedensel durumu bulmaktır. Bunu da beyinde bulurlar. Örneğin zihinsel bir durum olan acı hissini, beyindeki X hücrelerin ateşlenmesi ile ortaya çıkan bir durum şeklinde izah etmeye çalışırlar.

Zihin beden özdeşliği kuramının temel dayanağı, belirli zihinsel olayların beynin bazı bölgelerindeki sinirsel aktiviteler ile ilişkili olmasıdır. Nitekim, beyindeki sinirsel aktivitelerin psikolojik etkiler yarattığı bilinmektedir.

Zihinsel olayların beynin fiziksel ve nörolojik işleyişinin ötesinde bir şey olmadıklarını yani zihinsel olaylar ile fiziksel olayların bir ve aynı olduğunu idda etmektedir. Bu durumda dahi ayrıca zihinsel olayları da kanıtlamak gerekmez mi? Yani idealizm nasıl ki gözlenebilir nesnel olayları algı dışında yok farz etti ise, bu kuram da zihinsel gözlenemeyen olayları topyekun yok farzetmektedir. Özetle beyindeki bilinçsiz nöronlar nasıl oluyor da bilinçli zihinsel olaylara dönüşüyor sorusu, cevapsız kalmaktadır.

SONUÇ

Zihin beden sorununa yukarıdaki görüşlerin tatminkar yanıtlar veremediğini gördük. Ancak zihinsel olayların bir şekilde beyin ile ilişkisi yadsınamaz bir gerçek olsanından ötürü, bu konuda materyalist görüş temelli çıkarımların daha tutarlı olacağı kesin. Lakin bu durumda da beyin zihin özdeşliği gibi zihni yok fazreden indirgemeci kuramların da doğru olmayacağı aşikar. Dolayısıyla bu soruna idirgemeci olmayan materyalist bir bakış ile yaklaşmak gerekmekte. Buna göre zihinsel olayların varlığını kabul edereke ve bu zihinsel olayların beyindeki bir takım nörolojik işleyişlleri takip ettiğini ya da onlara bağlı olarak ortaya çıktıklarını kabul ederek ilerlemeliyiz. Pankreasın insülin salgılaması ne kadar doğal ise, beyin faaliyetlerinin de zihinsel olaylar üretmesi doğaldır. İnsülin pankreastan ne kadar farklı ve ona indirgenemez ise zihin de beyinden farklı ve ona indirgenemez.

Kaynakça: Kamuran Gödelek, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Yayınları, Zihin Felsefesi, Ed. Veli Urhan, Serdar Uslu, Eskişehir,2011
Cengiz İskender Özkan, Descartes'in Zihin Teorisi ve Sınırları, Metazihin,Yapay Zeka ve Zihin Felsefesi Dergisi,Cilt:2 Sayı:2, Aralık 2019,243-25



1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...