17 Mayıs 2015

Thomas More'un Kellesinin Başına Gelenler...

THOMAS MORE ve HAYATI

Felsefe"Kellesi uçmakla insanın başına felaket gelmez." diyen Thomas More, bunu felaket olarak nitelendirmese de zavallı kellesinin başına gelmedik kalmamıştır. 

Babanız haksız yere yargılansa, vatan haini ilan edilse ve sonrasında kellesi şehrin merkezindeki bir köprüde herkese teşhir edilse, ne yapardınız ? Düşünmesi bile ürpertici, öyle değil mi ? Thomas More'un kızı Margaret bakın ne yapmış ?

Rönesansın büyük düşünürü, "ütopya"nın isim babası, sosyalist toplum yapısının ilk kurgulayıcısı More çoğu tarih kitaplarında dile getirildiği gibi aynı zamanda Rönesans'ın da Sokrates'idir. Tıpkı O'nun gibi, düşüncelerinden ödün vermektense, ölmeyi göze almıştır. Thomas More'un komünal toplum yapısına dair düşüncelerini dile getirdiği ve ismi ile özdeşleştirilen eseri "Ütopya"nın siyaset ve toplum felsefesindeki yeri tartışılmazdır. Ancak More'un yaşam hikayesi, bu yaşamın sonlandırılış biçimi ve hatta ölümü sonrası yaşananlar da en az fikirleri kadar ilgi çekicidir. 

Thomas More 7 Şubat 1478'de Londra'da doğdu. Hukuk eğitimi aldı. 1509'da Sekizinci Henry tahta geçince yargıçlığa yükseldi. Yargıç olarak en büyük yararlığı, tarihte "Kötü Mayıs Günü" diye bilinen, İngilizler'in Bir Mayıs'ta kutladıkları geleneksel bayramlarında, yoksul halkın öfke ve isyan dolu ayaklanmalarının, kansız bir şekilde bastırılmasındaki etkili çabasıdır. Bu başarısının akabinde More'un yükselişi hızlanmış, kralın danışmanı olmuştur.

Artık saraydan kolay kolay ayrılamamakta, Kral'ın ziyafet sofralarının baş konukları arasında bulunmakta, çoğu kez geç saatlere kadar Sekizinci Henry ile siyaset, tarih, felsefe üzerine derin sohbetlere dalarak, çok sevdiği ailesini ihmal ediyor olmaktan da üzüntü duymaktadır.

More, özünde yükselme hırsı olan biri değildir. Kral'ın kendisine gösterdiği aşırı düşkünlüğe de fazla güvenmemektedir. Nitekim, Kral'ın sevgisini kazanmakla çok mutlu olduğunu düşünenlere, ilerde başına gelecekleri öngörmüşcesine, şu yanıtı vermektedir; "Kellem sayesinde Fransa'da bir kaleyi ele geçirebileceğini bilse, kellemin uçacağından hiç kuşkunuz olmasın". Ne kadar istemese de, More'un yükselişi, yoksa felakete gidişi mi demeliyiz, bilemiyorum, hızla devam etmiştir. 1521'de "Sir" ünvanını alır. 1529 'da günümüzün başbakanlık makamına eşdeğer bir mevkiye yükselir. Tüm adalet mekanizması ve devletin mührü O'nun ellerindedir. Halkın ifadesiyle, "Kral'ın vicdanının bekçisi"dir.   


Filozof
Thomas More
Peki ne olmuştur da Kral ile More'un arasına kara kediler girmiştir? Sağ kolu yaptığı, danışmanı, vicdanının sesi More'un kellesine, Kral ne zaman gözünü dikmiştir? Bu sorunun en basit yanıtı şudur ki, Kral aşık olmuştur. Kral ile More'un arasına giren bir kadındır. Tabi ki olayın siyasi boyutu da vardır ama Thomas More'u ölüme götüren gidişatın ateşleyicisi aşktır. 

Sekizinci Henry'nin abisi, yani yaşasaydı belki de Sekizinci Henry yerine tahta geçecek olan Arthur, çocuk denecek yaşta İspanya prensesi ile evlendirilmiş, bir yıl içinde de ölmüştü. Bunun üzerine tahta geçen Sekizinci Henry, siyasi nedenler ile ölen abisinin eşi ile evlendirildi. Gelgelelim günün birinde bir başka kadına aşık oldu. Abisinin eşiyle evlenmiş olmasının dinsel yasalara aykırı olduğunu iddia ederek, boşanıp yeni aşkı ile evlenmeyi aklına koydu. Ancak Katolik dinine göre, boşanmak yasaktı. Bunun için ancak Papa'nın nikahı bozması gerekiyordu. 

Karısından boşanmayı aklına koyan Kral, boşanmasının dinen uygun olduğuna dair pek çok kurumdan ferman çıkardığı gibi; Kilisenin mallarına göz koyarak, Papalığı hiçse sayan, kendisini İngiliz Kilisesi'nin başı ilan eden bir yasa da çıkardı. 

Thomas More, koyu bir Katolik ve Papalığa gönülden bağlı biriydi. Tüm bu olanları kabullenmesi mümkün değildi. Bunun üzerine sağlık sorunlarını bahane ederek, sessizce görevinden ayrıldı. Sözlü olarak tepkisini dile getirmemiş, kimseyi Kral'a karşı kışkırtmamıştı. Ortada suç işlediğine dair herhangi bir eylemi yoktu. Sadece susmuş ve geri çekilmişti. Cezalandırılmasını gerektirecek bir durum yoktu, O'na göre. Peki Kral da böyle mi düşünüyordu ? 

Kral, ülkenin ileri gelenlerinin, çıkarmış olduğu yasayı kabul ettiklerine dair and içmelerini istiyordu. Katolik olan ve Papalığı Hristiyan dünyasının başı sayan Thomas More'un vicdanına aykırıydı bu durum. O, yine sustu. Oysa ki Kral ısrarla konuşmasını ve O'nu desteklemesini istiyordu. Sadece Kral değil, Kral'ın yeni aşkı ve ikinci karısı Anne Boleyn de Thomas More'a karşı Sekizinci Henry'yi kışkırtmaktan geri durmuyordu. 

Suskunluğu ceza almasına engel olamadı. 1534 yılında Londra Kalesine kapatıldı. Ölüm fermanının verileceği on beş ay boyunca da burada kaldı.

"BABAMIN KELLESİNİ BIRAKMAM"

Kelle

Londra Kalesi'ne Thomas More'u ziyarete gelen ailesi, her ne kadar yalvarıp yakararak Kral'a karşı daha fazla direnmemesi konusunda düşünürü ikna etmeye çalışsalar da başarılı olamadılar. Bir Temmuz 1535 tarihindeki yargılanmasında; Kral'a karşı tutumunu değiştirir ise bağışlanacağı kendisine bildirildi. Ancak More düşüncelerinden asla taviz vermedi. Bunun üzerine, vatan haini ilan edilerek, hakkında ölüm kararı çıkarıldı.

Kral, önce asılmasını sonra fikrini değiştirerek, More'un başının kesilmesini emretti. "Kellesi kesilmekle insanın başına felaket gelmez" diyerek, büyük bir dinginlikle karşıladı bu kararı Thomas.
Felsefe
Ve 1535 yılının 6 Temmuz sabahı, bir şölene gider gibi özene bezene en güzel kıyafetlerini giydi. Celladına hediye edilmek üzere bir altın lira göndertti. İdam sehpası aceleyle eğrelti bir halde kurulmuştu. More, çıkmaya çalışırken sallandığını fakredip; "Rica ederim, siz beni sağ salim şuraya çıkarın hele, inerken nasıl olsa durumu idare ederim" diyerek, ölüme giderken bile içinde bulunduğu durumun gülünç yanlarına dikkati çekecek kadar moralliydi. Geleneklere göre, cellat More'un önünde diz çökerek onu bağışlamasını dileyince, celladı önce ayağa kaldırıp, kucaklayıp öptü. Sonrasında kendi idam sehpasının önünde diz çöküp dua etti. Gözlerini kendi elleri ile bağladı. "Yürekli ol dostum, görevini yapmaktan çekinme, boynum çok kısa, onun için dikkat et de yanlış yere vurma" diye celladı uyarmayı da ihmal etmedi. Sonra başını usulca kütüğün üstüne koyarken, sakalını eliyle yana çekip, son sözlerini söyledi: 

"Ne de olsa sakalım vatana ihanet etmedi, o da ölüm cezasına çarptırılmasın."
Kesik baş

O dönemlerde idam edilenlerin kesik başları günlerce Londra Köprüsü'nde halka teşhir edilir sonra da Thames Nehri'ne atılırdı. More'un kellesi de bir kazığın ucunda Londra Köprüsü'nde halkın huzuruna çıktı. Thomas More'un büyük kızı Margaret'in vicdanı bu görüntüye dayanamazdı. Gizlice askerlere rüşvet vererek, ertesi günü babasının kesik başını köprüden indirtti. Ve bu başı mumyalayıp sakladı. Ancak başı alıp evinde sakladığı anlaşılan zavallı kız, bu nedenle kısa süreliğine hapis yattı. Fakat tüm bu yaşananlara rağmen babasının başını vermemekte ısrar etmiş, kendi ölümüyle birlikte 1544 yılında, Thomas More'un başı da kızıyla birlikte gömülmüştür. 

Kral ile Thomas More'un arasının açılmasına sebep olan, Sekizinci Henry'nin ikinci eşi Anne Boleyn ise; More'un ölümünden yaklaşık bir sene sonra zina ile suçlanarak, yine Kral'ın emriyle başı kesilip idam edilmiştir. Ne ilginçtir ki, tam gömüleceği sırada Boleyn'in kalbinin çalınmış olduğu fark edilmiştir. 

Bunlar da ilginizi çekebilir. 



Creative Commons Lisansı
Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir.Tüm Yazılar Creative Commons Al 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

8 yorum:

  1. VIII. Henry dönemi ile ilgili güzel bir paylaşım olmuş. Thomas Moore, krala karşı sessiz kalarak aslında "sükut ikrardan gelir(sayılır) sözünü doğrulamış. :) Ölümü pahasına inancından vazgeçmemiş. Vazgeçseydi ne olurdu? Sadece yaşıyor olurdu. Onun istediğinin sadece yaşamak olmadığı açık. Ütopyasını okuduğumda; keşke bir ütopyamız olsaydı diye düşünmüştüm. VIII. Henry, Boleyn kızına aşık olmasaydı, İngiltere bugün Anglikan olur muydu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnadından vazgeçseydi, Anne Boley'in ölümüne tanık olur, "ben demiştim" deme zevkini tadardı belki. Ancak tarih Thomas More'dan düşüncelerinden taviz vermeyen cesur adam diye söz etmezdi tabikii...

      Sil
  2. Etkileyici bir yaşam öyküsü.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle, tarihte yerini alacak denli etkileyici...

      Sil
  3. ilahi adalet tecelli etmiş anne boley de aynı akibeti yaşamış

    YanıtlaSil
  4. soluksuz okudum....çok teşekkürler...müge

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık İngiliz Edebiyatı sınavıma çalışırken denk geldim çok akıcıydı teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  6. Daha önce hiç rastlamadığım bir bilgi çok teşekkürler elinize sağlık

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...