25 Şubat 2015

Sokrates Sordu, Ben Yanıtladım...

Sokrates

Socrates
SOKRATES: "KENDİNİ BİLMEK" zor mudur, Kitap Kurdu?
Kitap Kurdu:Zor olsa gerek, Sokrates.
SOKRATES: Öyleyse, yalvarıyorum sana Kitap Kurdu, söylesene, şu anda kiminle konuşuyorsun ? Benimle, değil mi ?
                            Kitap Kurdu: Evet.
                           SOKRATES: Ben de seninle, değil mi?
                           Kitap Kurdu: Evet.
                           SOKRATES: Peki, Kitap Kurdu,    konuşurken kelime kullanmıyor  muyum?
Kitap Kurdu:Evet, kullanıyorsun.
SOKRATES: Konuşmakla, kelime kullanmak, aynı şey mi?


Kitap Kurdu: Aynı şey, Sokrates.
SOKRATES:Ama, bir şey kullanan kimseyle, kullandığı şey, ayrı değil midir? Keser ve alet kullanan kimse, kesmek için kullandığı aletlerden, ayrı değil midir?
Kitap Kurdu: Elbette.
SOKRATES: İnsan bütün bedenini de kullanmıyor mu?
Kitap Kurdu:Evet.
SOKRATES:Ama, "Bir şeyi kullanan kimse, kullandığı şeyle ayrıdır." demiştik.
Kitap Kurdu:Evet , demiştik.
SOKRATES:Demek insan; bedeninden başka bir şeydir. İnsanın ruh olduğunu göstermek için, daha açık bir kanıta gerek var mı?
Kitap Kurdu:Hayır , böyle olduğu açıkça gözüküyor.
SOKRATES:Öylerse senle ben, birbirimizle konuşurken, asıl konuşan ruhlarımızdır.
Kitap Kurdu:Öyle.
SOKRATES:Demek "KENDİNİ BİL!" diyen o söz, bize, ruhumuzu bilmemizi emrediyor.
Kitap Kurdu:Haklısın, Sokrates.
SOKRATES:Bir daha söyleyeyim; Bedeniyle ilgilenen kimse, kendisine ait bir şeyle ilgileniyor, kendisiyle değil.
SOKRATES:Ve Kitap Kurdu'na aşık olan kimse, ona ait olan bir şeyi seviyor, gerçekte Kitap Kurdu'nu değil.
Kitap Kurdu:Doğru söylüyorsun, Sokrates.
SOKRATES:Seni seven, ruhunu sever.

(Sokrates ile Alkibiades arasındaki diyalogtan uyarlamadır.)

Atina sokaklarında; ayağında sandaletleri, üzerinde sade giysileri ile dolaşıyor, tıpkı yukarıda benimle sohbet ettiği gibi, halkla sohbetler ediyor, onları derin uykularından uyandırıyordu Sokrates (M.Ö.469-M.Ö.399). Babası taş ustasıydı, kaba kütlelerin babasının ellerinde şekillenmesi gibi, insanoğlunda ham halde bulunan düşüncelerin de işlenebileceğine, tıpkı annesinin mesleğinde görüldüğü üzere, bilginin de saklı ruhtan gün yüzüne doğabileceğine  inanıyordu. 

SocratesAslen Atina'lı olan Sokrates, ömrü boyunca sadece birkaç kez Atina dışına çıkmış, bunlardan birinde ise Delphoi Tapınağını ziyaret etmişti. Tapınak Yunanlılar için dünyanın merkezi sayıldığı gibi, Sokrates'in felsefesinin de başlangıç noktası olacaktı.Tapınak girişindeki "Kendini Bil" yazılı levhadan feyz alan Sokrates, Delphoi Tapınağı kahininin, "Yeryüzünde Sokrates'ten daha bilge biri yoktur" demesi üzerine önce şaşkınlık yaşayacak, ardından kendini Atina sokaklarına vurup, işinin ehli, halk arasında bilgili sayılan kişilere sorular sormaya başlayıp, sorduğu sorulara tatminkar yanıtlar alamayınca, kahinin haklı olabileceğine inanmaya başlayacaktı. Zira bildiği tek şey; kendisinin hiç bir şey bilmediği idi, oysa ki etrafındaki insanlar, bir şey bilmediklerinin dahi farkında değillerdi. 

Sokrates öncelikle, insanlara bildiklerini zannettikleri pek çok şeyi, özünde bilmediklerini öğretecekti. Çünkü Sokrates'e göre, iyi yaşam için bilgi gerekliydi. Kötülük yapan insan, bilgi sahibi olmadığı için kötülük yapıyordu. Filozofa göre bilgi; erdem ile eş anlamlıydı. Erdem; doğruluk, cesaret, dürüstlük, adalet, dindarlık demekti. Bunların anlamlarını bilen insan, erdemli olur, dolayısıyla mutluluğa, iyiye ulaşırdı. 

Bu hedefine ulaşmak için annesinden esinlenerek, "bilgiyi doğurtma" yöntemini kullanmaya başladı. İnsanlara; doğruluk nedir? , cesaret nedir? , adalet nedir? gibi sorular soruyor, karşısındaki kişinin bilmiş bir eda ile verdiği yanıtlarla ilerleyen sohbetin sonunda, kişiler aslında ilgili kavramların anlamlarını bilmediklerinin farkına varıyorlardı. Ki Sokrates'in asıl amacı da bu idi. Bu amaca ulaşınca filozof mutlu oluyordu olmasına lakin kimi zaman sitenin ileri gelen, bilgisine güvenilen kişileri ile de sohbetler ediyordu. Etraftaki insanların meraklı bakışları arasında gerçekleşen bu sohbetlerde, Sokrates karşısındakinin bilgisizliğini gün yüzüne çıkardıkça, kişilerin mahcubiyeti artıyor, filozof; dost kazandığı ölçüde, düşman da kazanıyordu. 

Sokrates'e göre bilmek, hatırlamaktı. Ölümsüz olan ruh, her şeyi bilmekteydi. İnsanlar sordukça, sorguladıkça ruhlarındaki saklı bilgiyi hatırlayacaklardı. Sokrates belki de bu nedenle sorduğu soruların yanıtını kendisi vermiyor, karşısındaki kişiyi soruları ile yönlendirerek, yanıtı bulmayı kişilere bırakıyordu. 

Sokrates'in yaptığı gezici öğretmenlik, o dönemlerin Atina'sındaki Sofistler ile karıştırılmaktaydı. Pratikte aynı şeyi yapıyor görünseler ve hem Sokrates hem de Sofistlerin amacı insanları erdeme ulaştırmak olsa da, yöntemleri de düşünce yapıları da birbirlerinden oldukça farklıydı. Daha çok söz söyleme, karşındakini ikna etme yöntemlerini öğretme üzerine dersler veren Sofistler, hatırlanacağı üzere, herkes için geçerli objektif bilginin olamayacağına, insanın her şeyin ölçüsü olduğuna inanıyorlardı. Oysaki Sokrates, tüm insanlar için geçerli tek doğrunun olduğuna, bu bilginin ise tüm insanlarda zaten mevcut bulunduğuna, öğrenmenin; hatırlamak ile aynı anlama geldiğine dikkat çekiyordu. Üstelik Sofistlerin derslerini para karşılığında veriyor olmaları, Sokrates açısından utanç verici bir durumdu  ve bu; halk arasında da hoşnutsuzluğa sebep oluyordu. 

Gerek sitedeki saygın kişileri halk önünde soruları ile mahcup etmesi, gerekse çoğunluğun sevmediği Sofistler ile bir tutulması, Sokrates'in düşmanlarını arttırmaktaydı. Üstelik, gençleri yanlış yönlendiriyor, dini inanışları sorguluyor, tanrılara inanmıyordu.Yargılanmalı ve cezası ne ise çekmeliydi. 

"Bir yargıç, iyi niyetle dinlemeli, akıllıca karşılık vermeli, sağlıklı düşünmeli, tarafsızca karar vermelidir." diyen Sokrates, ne yazık ki, adil olmayan bir şekilde yargılanarak, ölüme mahkum ediliyordu. O dönemlerin Atina'sında mahkumlar zehir içerek ölüme uğurlanmaktaydı, Sokrates'e biçilen son  da; bu yolla olacaktı. 
Socrates
Sokrates, yargılanırken
Halkın önünde yargılanan Sokrates, ölüme inat düşüncelerinden vazgeçmeyeceğini kalabalıklara cesaretle haykırmış, son yolculuğunu da hücresinde sükunetle beklemişti. Başta karısı, çocukları, O'nu çok seven en yakın dostu Kriton  olmak üzere, tüm sevenleri perişandı. Karısı; Sokrates'in haksız yere ölüme mahkum edilişine isyan ederken, filozof, vakur bir edayla, haksızlığa uğramayı, haksızlık yapmaya yeğliyordu. 

Zehiri içeceği gün gelip çatmıştı. Hapishane görevlisi elinde zehir ile filozofun yanına geldi, daha vakit vardı aslında, gün batımını bekleyebilirdi zehri içmek için Sokrates, ama daha fazla beklemek istemedi. 
"Ne yapmam gerek, anlat bana" dedi, zehri uzatan delikanlıya. Görevli şaşkındı, ilk kez bir mahkumun ölüm karşısında isyansız ve dingin duruşuna tanık oluyordu. "Senin gibisini daha önce hiç görmedim" dedi. Ve usulca anlatmaya başladı, "Zehri içersin, sonra ağır ağır gezinirsin odada, zehir de yavaş yavaş dağılır bedenine, önce ayaklarında bir ağırlık hissedersin, sonra zehir ne yapacağını bilir zaten." 

Kendisine uzanan tası korkusuzca aldı Sokrates, bir dikişte içti tüm zehri, sonra ağır ağır yürümeye başladı; bir ileri bir geri, zaman geçtikçe ağırlaştı ayakları, taşıyamaz oldu bedenini, usulca uzandı yatağa ve bekledi sonsuzluğa yükselişini. Son bir ürperti ve kasılmayla irkildi ve Kriton; kapattı yavaşça gözlerini.

Kaçımız ölüm karşısında dahi düşüncelerimizden vazgeçmeme yürekliliğini gösterebiliriz ki ? Sokrates'in büyüklüğü, felsefesinden, erdeminden, zekasından ziyade; bu asil duruşunda gizlidir kanımca. 

Filozofun ölümünün ardından, Atina halkı da, idarecileri de yanlış karar verdiklerini anlamışlar, O'nu yargılayan iki kişiyi, ölüme mahkum etmişlerdir. Yargılayanların isimlerini tarih sayfalarında bulmak mümkün değildir ama Sokrates yüzyıllardır; kelimelerde, tablolarda, zihinlerde yaşamaya devam etmektedir. 











"Sokrates'in Ölümü"tablosunun
hikayesi için tıklayınız!!!


















Creative Commons Lisansı
Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir.Tüm Yazılar Creative Commons Al 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...