Zihin Beden Etkileşimi Sorunu
Bir
matematik sınavına girdiniz. Önünüzdeki kağıtta 2 X 2 = ? gibi bir matematik sorusu var. Sorunun
yanıtının 4 olduğunu zihniniz ile çözdünüz. Sonra soru işaretinin olduğu yere 4
yazmanız gerektiğini bilinçli olarak düşündünüz ve elinizi kaleme uzattınız,
fiziksel hareketler ile kalemi alıp, parmaklarınız yardımı ile 4 yazdınız. 2 X
2’nin 4 olduğunu bilmek zihinsel bir süreç, nasıl oldu da beyninizdeki ilgili
alanlara etki edip sizin kolunuzu, elinizi, parmaklarınızı oynatmanızı sağladı.
Tam
tersi gece uyurken bulunduğunuz binada yangın çıktı. Duman kokusunu hissettiniz
ve uyanınca gözleriniz alevleri gördü. Koku ve görme reseptörleri ile
beyninizdeki ilgili bölgelere uyarılar giderek, alevi görmeniz ve is kokusunu
hissetmeniz, bedeninize ait mekanik bir süreçti. Oradan kaçıp, dışarı çıkmanız
gerektiğini düşündünüz. Bu düşünce bilinçli bir zihinsel olaydı. Bedeninizdeki
fiziksel süreçler, nasıl oldu da bilinçli bir düşünceye dönüştü.
O
halde artık soruyu sorabiliriz. Zihin ile beden ya da zihin ile beyin
arasındaki ilişki nasıl açıklanabilir?
Bu soruyu sormadan önce yanıtlanması gereken ilk soru şudur: Zihin ve beden birbirinden ayrı varlıklar
mıdır ya da felsefi olarak soracak olursak, zihin ile beden birbirinden ayrı
tözler midir? Yoksa zihin ile beden/beyin aynı şey yani aynı töz müdür? Eğer
zihin ile beden birbirinden ayrı varoluşa sahipseler, aralarındaki ilişkiyi
nasıl açıklayabiliriz? Yok eğer zihin bedenden yani beyinden ayrı bir varoluşa
sahip değil ise beyindeki bilinçsiz nöronlar nasıl oluyor da bilinçli bir şeyi
varoluşa getirebiliyor?
Şimdi
birlikte bu sorulara verilen yanıtlara bakalım. Zihin beden etkileşimi sorunu, Descartes’e dayandırılmaktadır. René Descartes zihnin niteliğinin düşünme, maddenin
niteliğinin ise yer kaplama olduğunu ve zihin ile beden arasında hiçbir ortak
nitelik bulunmadığını ileri sürmüştür. Bunun üzerine ortak hiçbir nitelikleri
olmayan zihin ve bedenin etkileşiminin nasıl olacağı sorusu gündeme gelmiştir.
Pek
çok düşünür, zihin ile bedenin birbirinden ayrı birer töz oldukları fikrini
kabul etmemekle birlikte, beyin süreçleri ile zihinsel durumlar arasında
özdeşlik kurmak konusunda da başarılı yanıtlar bulamamışlardır. Bu çabalar
sonucunda Descartes’in töz düalizmini kabul etmeyen ve bu konuda zihin beden
etkileşimine farklı yanıtlar veren düşünceler ortaya çıkmıştır. Felsefede tüm
bu arayışlara genel olarak “ Zihin Beden Sorunu” denilmektedir.
TÖZ
DÜALİZMİ (PSİKO-FİZİKSEL ETKİLEŞİMCİLİK)
Descartes’in, madde ve zihni birbirine indirgenemeyen iki farklı töz olarak ayırması, Töz
Düalizmi olarak adlandırılır. Descartes, zihin ve beden arasında nedensellik
ilişkisi kurmuştur. O nedenle O'nun görüşüne psiko-fiziksel etkileşimcilik ya da
sadece etkileşimcilik adı verilir. Yani zihin bedeni etkiler, bedeni harekete
geçirir, ters yönlü beden de zihni etkiler ve zihinsel durumlar ortaya çıkarır.
Peki bu etkileşim, karşılıklı nedensellik nasıl ve nerede olur? Descartes’in
adından esinlenilerek Kartezyen Düalizm olarak da adlandırılan bu görüşün en
temel özelliği zihinsel olanın bedensel olana indirgenemeyeceğidir. Yani zihin ve
madde birbirinden tamamen farklı oldukları için, zihinsel olanın beynin
süreçleri ya da davranış ile açıklanması da mümkün değildir.
René DESCARTES |
Töz
düalizmi, zihin ve bedenin birbirine indirgenemeyeceğini kabul etmesi nedeni
ile zihin ve beden arasındaki ilişkiyi açıklamakta zorlanır. Bu açıklamayı da
zihin ve beden arasındaki nedensellik ilişkisi ile izah etmeye çalışır. Zihin
yer kaplamayan düşünen töz, madde ise yer kaplayan düşünemeyen tözdür. Madde , doğal kanunlara bağlı olduğu için diğer madde ve durumlarla etkileşimdedir.
Ancak zihin ile bedenin etkileşimi Descartes için izahı zor bir problem olmuştur.
Descartes’e göre beynin merkezine yakın bir yerde kozalaksı bez denen, sinir
akımı da diyebileceğimiz hayvansal ruhlar vardır. Duyularımız dış nesnelerden etkilendiğinde bu
hayvansal ruhlar harekete geçerek, çeşitli zihinsel durumlar meydana getirirler.
Bu şekilde ortaya çıkan zihinsel durumlar da hayvansal ruhlar üzerinde harekete
neden olup bu titreşimlerin sinir akımları ile kas ve iskelet sistemine
taşınması ile beden hareketleri ortaya çıkar.
Bir
örnek ile açıklarsak, eliniz ile çok sıcak bir cisme dokundunuz. Bu durum, yani
fiziksel olay, derideki duyu algılarınız yolu ile beyinde kozalaksı bezde
bulunan hayvansal ruhlarda titreşime neden olup, bir acı hissetmenize yani
zihinsel bir duruma neden oldu. Daha sonra zihindeki acı hissi yani zihinsel
durum, yine hayvansal ruhlar üzerinde etki yaratarak kas ve iskelete sirayet
ederek, elinizi hızla sıcak cisimden uzaklaştırmanıza neden oldu, yani zihinsel
durum bedensel duruma etki etmiş oldu.
Töz
düalizminin temel sorunu şudur, zihin ve bedenin birbirini etkilediği temel bir
kabuldür. Ancak töz düalizminin bu karşılıklı etkileşimi açıklaması mümkün
olamamıştır. Descartes’dan sonra zihin ve bedenin nedensel olarak birbirini
etkilediği fikri reddedilerek, yeni görüşler ortaya konmaya çalışılmıştır.
PSİKO-FİZİKSEL
PARALELİZM
Zihinsel
ve bedensel olayların birbirleri ile paralel ama etkileşim içinde olmadığını
ileri süren görüştür. Bu görüşün temsilcisi Gottfried Leibnizdir. Bu görüşe göre Descartes’in ileri sürdüğü yer
kaplayan maddesel töz ile düşünen zihinsel tözün varlığı kabul edilmekle
birlikte, bunların, aralarında nedenselliğe bağlı bir etkileşiminin olmadığı ileri
sürülmektedir. 17.yy filozofu Leibniz tarafından ileri sürülen bu görüşe göre,
fiziksel olayların fiziksel etkisi, zihinsel olayların zihinsel etkileri
vardır. Ancak zihinsel olayların bedensel ya da bedensel olayların zihinsel
etkileri yoktur. Zihinsel ve bedensel olaylar arasında Tanrı tarafından
belirlenmiş öyle bir uyum vardır ki bizler, onlar arasında nedensel bir etkileşim
olduğunu zannederiz. Bunu, saat olayı ile izah etmeye çalışır. Buna göre Tanrı
zihinsel bir olaylar zincirini başlatandır, aynı şekilde yine Tanrı belirli bir
saat düzeni içerisinde fiziksel olayları da başlatandır yani zihinsel ve
fiziksel olaylar birbirinden ayrı iki saat gibi Tanrı tarafından belirli bir
düzen içerisinde çalışırlar, bizler de buna aldanarak aralarında etkileşim var
zannederiz.
Zihinle
ilgili olaylar kendi nedensellik zinciri içerisinde, bedenle ilgili olaylarda
kendi nedensellik zinciri içerisinde meydana gelir Ve bu olaylar, birbirine
paralel gerçekleşir. Bu nedenle de aralarında nedensellik ilişkisi varmış gibi
görülür. Örneğin sıcak bir cismi ellemek (bedensel olay) elimizi hızla çekmek
(bedensel olay), elimizi sıcak cisme dokununca hissettiğimiz acı (zihinsel
olay) acı hissi ile elimizi çekme arzusuna (zihinsel olaya) neden olmaktadır. Yani
fiziksel olay fiziksel olayı, zihinsel olay zihinsel olayı meydana getirir.
Ancak Tanrı tarafından zihin ve beden olaylarının saati düzenlenmiş yapısı ile
birbirleri ile paralel gerçekleşmesi , sanki aralarında nedensellik ilişkisi var
zannına neden olmaktadır.
Bu
görüşü savunanlar, aralarında bağ bulunmayan zihinsel ve bedensel olayların
nasıl olup da birbiri ardı sıra ortaya çıktıklarını açıklamak zorundadırlar.
Bu konuda aralarındaki ilişkiyi açıklamak adına Leibniz gibi Tanrıya
başvurulabilir. Tanrının zihinsel ve bedensel olaylar arasındaki düzeni
sağladığı fikri ile bu sorun aşılmaya çalışılabilir. Bu durumda, kendisi
zihinsel bir töz olan Tanrının, nasıl olup da fiziksel olaylara müdahale
ettiğinin açıklanması gerekir.
ARANEDENCİLİK
Descartes’in
zihin beden düzalizmini kabul eden bu görüş, bununla birlikte zihin ile beden arasında
nedensellik ilişkisi olmadığını, zihin ve beden arasındaki etkileşimin ancak
Tanrı aracılığı ile sağlanabileceğini öne sürer. Yani paralelizm görüşünü temelde kabul etmektedir.
Zihin ve bedenin var olduğunu ve zihnin, bedenin var olmasına, bedenin de zihnin var olmasına etki edemeyeceğini, zihin ve bedene ait olayların birbirine
paralel bir şekilde oluştuğunu ama bunların her birinin Tanrı sayesinde, Tanrı'da
var olduğunu vurgular. Sıcak bir cisme eli ile dokunan birinin hissettiği
acı ile elini hızla geri çekmesi Tanrı'da var olan şeylerdir. Tanrı, zihninizde
bir acı duymanıza neden olduğu gibi elinizi hızla çekme hareketinin de sebebidir. Tüm bunlar Tanrı istencinin sonucudur.
Malebranche
tarafından kabul gören aranedenciliğin, Leibniz tarafından öne sürülen paralelizm ile farkı şöyledir: Leibniz, zihinsel ve bedensel olayların birbirinden bağımsız
ve paralel bir şekilde meydana gelmesinde olayı başlatanın Tanrı olduğunu ama
sonrasına karışmadığını söyler. Yani zihinsel ve maddi olaylar zinciri, ilk
başlangıç sonrası bir nevi saatin işlemesi gibi dış müdahale harici işler.
Malebranche’ye göre ise zihinsel ve bedensel olaylar birbirinden bağımsız bir
şekilde meydana gelir ancak bu olayların paralel bir şekilde devamında Tanrı
sürekli bir şekilde aktif rol oynar.
Nicholas MALEBRANCHE |
Paralelizm
ve aranedenciliğin ortak noktası, zihinsel ve bedensel olaylar arasında
nedensellik ilişkisinin olmadığı yönündedir. Yani elimizi sallamak
istediğimizde elimizi sallamamız sanki zihnimizdeki isteğin, maddi bedenimize
yansımasının bir nedeni imiş gibi görünür. Oysaki paralelizm ve aranedenciliğie
göre bunların arasında herahangi bir nedensellik ilişkisi yoktur. Bu Tanrının
istemesi ile birbiri ardına gerçekleşen, birbirinden bağımsız olaylardır. Bu
durum, daha ileri götürüldüğünde tüm fiziksel dünyanın bir yanılsama olduğu
sonucu çıkar ki, bu idealizmdir.
İDEALİZM
Sadece
zihinsel olayların var olduğunu, maddi olayların ise onları algılayan ya
da düşünen bir zihin dışında varlığı olmadığını iddia eder. İdealizm, zihin ve maddeyi
ayrı ayrı düşünen düalizm ile taban tabana zıttır. Ancak idealizmin fiziksel
olayları tamamen yok saydığı düşünülmemelidir. İdealizm, fiziksel olayların
varlığını kabul etmekle birlikte, fiziksel dünyadaki nesnelerin sadece onları
algılayan, düşünen bir zihin dışında var olduklarını reddeder. Bu durumda
bedenler, zihin olmadan var olmayacağına göre beden ve zihin etkileşimi sorunu
da ortadan kalkmaktadır. Zira zihin ve beden arasında ne bir nedensellik ne de
paralellik kurulmasına gerek yoktur.
İdealizmin
en önemli temsilcisi, George Berkeley'dir. Berkeley, fiziksel nesneler hakkında tek
bilgimizin, deneyimlerimiz olduğunu söyler. Ancak, deneyimler bize iki konuda
bilgi vermez: Birincisi, fiziksel nesnelerin, onları algılamamızdan önce ve sonra
var olup olmadıklarını bilemeyiz, ikincisi ise onların maddesel töz
olduklarından emin olamayız. Biz, sadece duyumsal deneyimlerimizi bilebiliriz.
Berkeley, biz algılamadığımız zamanlarda fiziksel nesnelerin, sürekli algılayan Tanrısal zihin sayesinde var olduğunu iddia etmiştir.
George BERKELEY |
Bunu
şöyle bir örnek ile açıklayabiliriz. Karşınızda kırmızı renkli bir masa var.
Masaya dokundunuz, sertliğini hissettiniz. Tüm bunlar duyu organlarınıza gelen
iletilerin, zihninizde yer edinmesi ile oldu. Masaya sırtınızı döndüğünüzde,
zihninizdeki varlığı da son bulur. Masa, siz onu algılamaz iken arkanızda hala
duruyor mu? Bilemezsiniz. Demek ki madde ancak zihinde var olabilir. Ancak bu
maddenin olmadığı manasında değildir. Madde sürekli olarak Tanrısal
zihinde mevcuttur.
Sıcak
bir cisme dokununca acı hissetmemiz, elimizi hızla çekme arzumuz ve elimizi geri
çekişimiz hep, sürekli algılayan Tanrı sayesindedir. İdealizim, fiziksel şeylerin varlığını zihinsel durumlara bağlamakla zihin beden ikilemini bertaraf eder, ama çözmüş
olmaz
EPİFENOMENALİZM
Epifenomenalizm, zihinsel olayların, mekanik beyin süreçlerinin yan ürünü olduğunu ileri süren, düalist bir görüştür. Yani zihin beden arasında tek yönlü nedensellik ilişkisi
vardır. Zihinsel olayların nedeni, fiziksel olaylardır.
Descartes, zihin ve beden arasındaki etkileşimcilik kuramında, zihinsel olayların fiziksel
olayların nedeni olabileceğini aynı şekilde fiziksel olayların da zihinsel
olayların sebebi olabileceğini söylemişti. Epifenomenalizm de ise maddesel
olayların nedensel olarak bağımsız olduklarını kabul etmekte ancak zihinsel
sonuçlara yol açabileceklerini de belirtmektedir. Bu görüşe göre beyinin
fiziksel işleyişi zihinsel olayların nedeni olabilir ama hiçbir zihinsel olay, fiziksel durumların nedeni olamaz.
Burada nedensellik ilişkisi tek yönlü işlemektedir. Fiziksel olaylar
zihinsel olaylara neden olmaktadır. Bu görüş, zihinsel olayları yok farz etmez
ancak bunların mekanik işleyiş ile ortaya çıktığını iddia eder. Tipik örneğe
göre fabrika bacasından çıkan duman gerçektir ancak dumanın nedeni fabrikadaki
mekanik işleyiştir.
Epifenomenalizm
çoğunlukla ve yanlışlıkla metaryalizm ile karıştırılır. Bunu şöyle izah
edebiliriz: Eğer A ile B arasında nedensel bir ilişki var ise A, B değil, B de A
değildir. Yani A ve B ayrı ayrı varlıklardır. Zihinsel olaylar, fiziksel
olayların etkisi ile ortaya çıkan durumlardır.
Burada
tek yönlü ilişki sorunludur. Epifenomenalizmde, fiziksel olaylar zihinsel
olaylara neden olurken, zihinsel olayların hiç bir şeye etkisi yoktur. Çünkü
zihinsel olaylar diğer bir zihinsel olaya neden olur ise zihinsel olayların
kendi var oluşlarını kabul etmek demektir ki bu epifenomenalizme tamamen
terstir çünkü zihinsel olaylar, yalnızca fiziksel olayların yan ürünüdür.
MATERYALİZM
Materyalizm
ya da fizikalizm yalnızca fiziksel tözün varlığını kabul eden görüştür.
Materyalistler içinn büyük sorun tüm zihinsel süreçleri fiziksel durumlar ile
izah etme çabasıdır.
ZİHİN
BEYİN ÖZDEŞLİĞİ KURAMI
Zihinsel
durumlar ile fiziksel durumların özdeş olduğunu
belirtir. Yani zihin ile beden özdeştir. Burada sorun, zihinsel durumlar
ile özdeş olan bir bedensel durumu bulmaktır. Bunu da beyinde bulurlar. Örneğin
zihinsel bir durum olan acı hissini, beyindeki X hücrelerin ateşlenmesi ile
ortaya çıkan bir durum şeklinde izah etmeye çalışırlar.
Zihin
beden özdeşliği kuramının temel dayanağı, belirli zihinsel olayların beynin bazı
bölgelerindeki sinirsel aktiviteler ile ilişkili olmasıdır. Nitekim, beyindeki
sinirsel aktivitelerin psikolojik etkiler yarattığı bilinmektedir.
Zihinsel
olayların beynin fiziksel ve nörolojik işleyişinin ötesinde bir şey
olmadıklarını yani zihinsel olaylar ile fiziksel olayların bir ve aynı olduğunu
idda etmektedir. Bu durumda dahi ayrıca zihinsel olayları da kanıtlamak
gerekmez mi? Yani idealizm nasıl ki gözlenebilir nesnel olayları algı dışında yok farz etti ise,
bu kuram da zihinsel gözlenemeyen olayları topyekun yok farzetmektedir. Özetle
beyindeki bilinçsiz nöronlar nasıl oluyor da bilinçli zihinsel olaylara
dönüşüyor sorusu, cevapsız kalmaktadır.
SONUÇ
Zihin
beden sorununa yukarıdaki görüşlerin tatminkar yanıtlar veremediğini gördük.
Ancak zihinsel olayların bir şekilde beyin ile ilişkisi yadsınamaz bir gerçek
olsanından ötürü, bu konuda materyalist görüş temelli çıkarımların daha tutarlı
olacağı kesin. Lakin bu durumda da beyin zihin özdeşliği gibi zihni yok
fazreden indirgemeci kuramların da doğru olmayacağı aşikar. Dolayısıyla bu
soruna idirgemeci olmayan materyalist bir bakış ile yaklaşmak gerekmekte. Buna
göre zihinsel olayların varlığını kabul edereke ve bu zihinsel olayların
beyindeki bir takım nörolojik işleyişlleri takip ettiğini ya da onlara bağlı
olarak ortaya çıktıklarını kabul ederek ilerlemeliyiz. Pankreasın insülin
salgılaması ne kadar doğal ise, beyin faaliyetlerinin de zihinsel olaylar
üretmesi doğaldır. İnsülin pankreastan ne kadar farklı ve ona indirgenemez ise
zihin de beyinden farklı ve ona indirgenemez.
Cengiz İskender Özkan, Descartes'in Zihin Teorisi ve Sınırları, Metazihin,Yapay Zeka ve Zihin Felsefesi Dergisi,Cilt:2 Sayı:2, Aralık 2019,243-25
Elinize emeginize saglik
YanıtlaSil